SONAY CAN
Keşan Doğru Cevap Eğitim Kurumları Müdürü Anıl Çakır ile pandemi sonra eğitim konusunda bir röportaj gerçekleştirdik. Bu sayımızda, röportajımızın birinci bölümü sizlerle..
Önce kendinizi tanıtır mısınız?
“Keşan doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Keşan Rasim Ergene’de ve lise öğrenimimi ise Keşan Yusuf Çapraz Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Üniversiteyi Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okudum. Yine Trakya Üniversitesi’nin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tezli yüksek lisans eğitimime devam ettim. 2012 yılından itibaren önce devlet okullarında, ardından özel okullarda öğretmenlik yaptım. 2018 yılından beri Doğru Cevap Eğitim Kurumları’nın Keşan kurum müdürüyüm.”
Evet hocam pandemi dönemini geride bırakmak üzereyiz, uzunca bir dönem, 1 buçuk yıl veya 2 eğitim öğretim yılı kötü bir dönem olarak tarihe geçti. Burada eğitim camiası olarak nasıl etkilendiniz, neler yaşadınız?
“Geçtiğimiz Mart ayında ortaya çıkan koronavirüs pandemisinde bütün sektörler çok fazla etkilendi. En çok etkilenen sektörlerin başında eğitim sektörü geldi. Çünkü eğitim, bizim olmazsa olmazımız. Geçen yıl Mart ayında okulları kapattık. Hepimiz uzaktan eğitime geçtik ve çocuklarımızı Haziran ayına kadar uzaktan eğitim ile eğitim-öğretime tabi tuttuk. Bu yıla başlarken de küçük bir esneme olmuştu ama yine Kasım ayında, vakaların artmasıyla yüzyüze eğitime ara verdik ve tekrar uzaktan eğitime geçtik. Bu süreçte hem öğrencilerimiz hem öğretmenlerimiz çok etkilendiler. Mental olarak çok fazla olumsuzlukla karşı karşıya kaldılar. Endişeleri vardı, okula yeni başlayan çocuklarımız vardı. Onlar geçtiğimiz yıl birinci sınıfa başlayanlar yarıda bıraktılar. Bu sene hiç okula gitmeden 2. Sınıfı bitirdiler. Tabi ki büyük bir eksiklik ortaya çıkıyor. Bir de bu işin öğretmen boyutu var. Onlar da çok etkilendiler. Uzaktan eğitimde azami gayret gösterdiler velakin buraya kadar geldik.”
Eğitim sistemimizin uzaktan eğitime hazır olmadığını gördük
“Şimdi burada tabi ki eksikler ortaya çıktı mı, çok çıktı. Eğitim sistemimizin uzaktan eğitime hazır olmadığını gördük. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazır olmadığını gördük. Burada iş bizim gibi özel okullara düştü. Özel okullar çok büyük gayret sarf ettiler. Aslında kendilerini göstermeleri için de bir fırsat oldu. Bizler de aynı şekilde altyapı anlamında kendimizi göstermiş olduk. Çünkü devlet okullarından daha farklıyız. Biz burada her şeyin en iyisini vermek zorundayız. Gerek akıllı tahtalar gerek interaktif ortamlar, donanımlı öğretmen kadrosu, bunlarla beraber bir buçuk yıldır süreci buraya kadar getirdik. Tabi burada neler yapılmalıydı, bir kere bizler aşılamada çok geç kaldık. Olmazsa olmazımız, eğitim öğretim. Önce eğitim çalışanlarının ve öğrencilerin aşılanması lazımdı. Burada çok geride kaldık. Kararlı bir duruş gösteremedik. Çocuklarımız bu noktada karamsarlığa kapıldı. Yakın zamanda önce LGS’yi, geçtiğimiz haftasonu da YKS’yi atlattık ve sınavdan çıktıklarında çocukların umutsuzlukla dolu olduğunu gördük. Bunlar da bizi çok üzdü. Umarım bundan sonra Eylül ayında, biz tamamen okulları açmak istiyoruz. Çünkü burada bütün önlemleri alıyoruz; sosyal mesafeye dikkat ediyoruz, çocukların maske takmasına özen gösteriyoruz, dezenfektanlarımız sürekli var, öğretmenlerimiz koridorlardaki nöbetçi öğretmenlerimiz, diğer çalışanlarımız bütün önlemleri alıyorlar. O yüzden artık bir daha okulların kapanmasını istemiyoruz.”
Burada ilköğretim politikası nasıl? Kayıp yıl olarak mı değerlendiriliyor?
Tabi burada her fırsatta ilk önce okulları kapattık. Diğer sektörler gibi tabi ki çok etkilendik. Ama eğitim bir ülkenin geleceğidir, ancak eğitimle kurtarılabiliriz. Zaten pandemiden önce de bizim eğitim sistemimiz ağır aksak ilerliyordu. Çok muazzam bir sistemimiz yoktu. Bir politikamız yok bizim. Benim şahsi kanaatim tabi. Her Milli Eğitim Bakanı geldiğinde sistem değişimine gittik. Aslında bana göre hükümetlerin bir eğitim politikası olmamalı, devletin bir eğitim politikası olmalı, kim gelirse gelsin, hangi parti gelirse gelsin, ister sağ ister sol görüşlü olsun bir devlet politikası haline gelmesi gerekiyor eğitim sisteminin, artık bizde bu değişim çok sık olduğu için sürekli her yeni gelen bakan farklı bir sistem oturtmaya çalıştı veya biz çok fazla sınav sistemi değiştirdik, sınavın adını değiştirerek bazı şeyleri çözeceğimizi düşünüyoruz ama bu çok yanlış.”
Biraz eğitim ve bilimden de koptuk
“Tabi yapılan uluslararası sınavlarda, uluslararası projelerde bizim çocuklarımızın çok geride olduğunu biliyoruz, üniversitelerin aynı şekilde çok geride olduklarını biliyoruz, iki hafta önce LGS yapıldığında, çocukların matematik başarısının çok düşük olduğunu görüyoruz. Şimdi bu hafta YKS yapıldı. Hem TYT de hem AYT de, yine matematiğin çok zor olduğunu ifade etti çocuklar. Bizim aslında pozitif bilimlere olan yaklaşımımız da değişti, bence başarısız olmaya başladık, bunun temelinde birçok şey yatıyor. Ben bir Edebiyat Öğretmeni olarak, şunu söyleyebilirim, ülkede okuduğunu anlamayan bir nesil yetişiyor. Hatta okumayan bir nesil yetişiyor. Çocuklarımız okumaktan uzaklaştılar. Onları özendirecek, okumayı sevdirecek çalışmalar yapmıyoruz. Bizim yaptığımız çalışmalar, hep kağıt üzerinde kalıyor. Kendi anadilini bilmeyen bir nesil var.”
Okuma alışkanlığımız yok!
“Okuma alışkanlığımız yok. Toplum olarak okumayı sevmiyoruz. Matematikteki sıkıntı da aynı şekilde. Bir kere, en temeli okumak. Çocuk okuduğunu anlamıyor, zaten anladıktan sonra da bunu gerçek hayatla somutlaştıramıyor. Onda sadece semboller, rakamlar olarak kalıyor veya kitap okumakla kalıyor. Çocuklara soruyoruz; ‘Boş zamanlarında ne yapıyorsun?’ diye. ‘Kitap okuyorum.’ diyor. İyi de kitap okumak boş bir aktivite değil ki. Sen boş zamanında televizyon izlersin. Su içer gibi, yemek yer gibi kitap okumamız lazım ama burada tabi ki hem öğretmenlerimize hem aile bireylerine, ebeveynlere çok büyük sorumluluk düşüyor. Ailesi kitap okumayan bir çocuk, tabi ki kitap okumaz. Onların da örnek olması lazım ama tekrar söylüyorum olmazsa olmazımız eğitim. Gerçekten diğer ülkelerle kıyasladığımızda çok geride olan ağır aksak yürüyen bir eğitim sistemimiz vardı. Pandemi bunu iyice açığa çıkardı. Şimdi daha çok çalışmamız lazım ama bütün ideolojilerden sıyrılarak tamamen bilimin ışığında tamamen pozitif bilimlere inanarak yıllar öncesinde Atatürk’ün çizdiği yolda asla bundan sapmayarak doğru düzgün bir politika koymamız lazım.
İnanıyor musunuz?
İnanmak zorundayım, inancımı kaybedersem öğretmenlik yapamam. Atatürk ilkelerinden uzaklaşanlar, dünyadan uzaklaşırlar, yeni dünyaya ayak uyduramazlar, yıllar öncesinden büyük bir öngörüyle ortaya koyulmuş ilkelerdir.
t. ergun 2 Yıl Önce
hastalıkların yayılmasını ve kontaminasyo9nu önleyebilmek açısından salgın durumlarında okullar belirli süreliğine kapanabiliyor. Böyle olması toplum sağlığı açısından gerçekten önemlidir