Çeltik üreticileri ve sanayicileri ile odalar, çeltik üretimini masaya yatırdı. Özellikle ithalat ile zorlu bir alanda mücadele vermeye çalışan üreticiler çözüm yolu aradı.
Keşan Ticaret ve Sanayi Odasında (KTSO) gerçekleştirilen toplantıda çeltik üreticilerinin sorunları tartışıldı. Toplantıya KTSO Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Şapçı, İpsala Çeltik Üreticileri Birliği Başkanı Sedat Balcılar, Pirinç Değirmencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Kocaman, KTSO Meclis Üyesi Ahmet Koru, İpsala Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Darcan çeltik üreticileri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan İsmail Şapçı, bölgemizde ekonomisine yön veren çeltiği konuşmak, sorunlarını dile getirmek ve yetkililerden de gerekli yardım ve destekleri istemek üzere toplandıklarını söyleyerek sözü, Sedat Balcılar’a bıraktı.
“Fırsat bilip, aklına gelen herkes çeltik getiriyor”
Çeltik üretiminde özellikle ithalatın getirdiği olumsuz etkilere vurgu yapan Balcılar, “Sıkıntılarımız var” diyerek, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de 83 milyon nüfus var. Yaklaşık 7 milyon misafirimiz var. Türkiye’de kişi başına pirinç tüketimi 8 kilogram civarında. Yani Türkiye’nin pirinç ihtiyacı yıllık 720 bin ton. Biz Türk halkı olarak, Türk çiftçileri olarak bunun 600 bin tonunu kendi imkânlarımızla karşılamaktayız. Yıllık 120 bin ton açığımız var. Bu da yurt dışından bir şekilde gelecek. Bu olmazsa olmaz. Buraya kadar olan her şey normal ama; şu an 01.01.2021 tarihinden 30.04.2021 tarihine kadar çelikte %34 olan ithalat vergisi %5’e düşürülmüş vaziyette. Bunu fırsat bilip aklına gelen herkes sürekli çeltik getiriyor. Türkiye’de yaklaşık olarak 2020 yıl içerisinde üretilen çeltik çeşitlerinin % 50’si sanayicinin veya üreticinin halen depolarında. İpsala’daki lisanlı depoculuk müdürüne sordum. Şu an elimizde 23 bin ton malımız var dedi. Netice itibarıyla 6 ay sonra bu malın yenisi çıkacak. Yarın harman geldiğinde biz patatesçilerin soğancıların konumuna düşmek istemiyoruz. Bunun tedbirlerini şimdi almamız gerek. Eğer alınmazsa üreten insanlar çalışırken batar vaziyette gelecekler.
“Yer gök pirinç olduğu yerde üretmenin bir anlamı yok”
“Bizim üretici birlikleri olarak hükümetimizden talebimiz ithalatın 30 Nisan’dan 15 Mart’a çekilmesi. Ama aldığımız duyumlara göre özellikle büyük ithalatçı firmaların talebi bu 30 Nisan’dan sonra tekrar bu ithalat izninin uzatılması 30 Eylül’e kadar devam ettirilmesi. Eğer böyle bir şey yapılırsa biz bu çeltiği ekmeyelim. Bu mal ihracat fazlası olduğu zaman 2 sene para yapmaz. Yer gök pirinç olduğu yerde üretmenin bir anlamı yok. Şuan pirinç ihracatı Türkiye’den yasak. İhracat kapıları açılsın. Hiç olmazsa yeni mal çıkana kadar iç piyasa biraz boşalsın. Zaten pandemiden dolayı Türkiye’de pirinç tüketimi düştü. Restoranlar kapalı, öğrenci yurtları kapalı, turist yok. Eğer biz bunların önüne geçemezsek durum vahim olur. Şimdiden ilgili makamları uyarmak için bu toplantıyı düzenledik. Yerli üretim üreticinin elinde %50 duruyor. Bu 270 bin ton pirince tekabül ediyor. Bugün Mersin’deki antrepolarda 120 bin ton pirinç var. 100 bin ton bağlantısı kurulmuş mallar var. Onların da bu ithalat izni çerçevesinde bağlantıları yapılmış. Yarın öbür gün Türkiye’ye gelecek. Bunu topladığınız zaman toplam 490 bin ton pirincimiz var. Yeni ürünün çıkmasına 6, 7 ay var. Zaten elimizde var olan miktarlar Türkiye’nin ihtiyacını fazlasıyla karşılıyor. 2020 yılında yurt dışından toplam ithal edilen pirinç miktarı 509 bin ton. Gelen pirinçlerin 221 bin tonu yurt dışına ihracat edilmiş. 288 bin tonu iç piyasaya sürülmüş. Türkiye’nin ihtiyacı kadar olan bölümüne boynumuz kıldan ince söyleyecek kelimemiz yok; ama fazlasının gelmesine biz üreticiler olarak şiddetle karşıyız. Bu yüzden ziraat odaları, ticaret borsaları ve çeltik üreten insanlar olarak bu sorunu masaya yatırmak için burada toplantı talep ettik. Arkadaşlarımız da sağ olsunlar bizleri kırmadılar. Bu vesile ile burada toplanmış bulunuyoruz.”
“Pirinç krizi yok, üretim desteklendiği sürece sanayici var olabilir”
Daha sonra söz alan Birol Kocaman, sektörde ki en büyük sorunlardan birinin de iletişimsizlik ve bir araya gelememe olduğunu söyleyerek: “Bu toplantıları daha sistematik olarak yaparak bu değerlendirmeleri ülke ile paylaşmamız lazım.” dedi ve Sedat arkadaşımız ülkelinin kişi başına tüketimi 8 kilogram dedi ancak biz ithalat rakamlarını gördüğümüz zaman bunun 11 kilogram olduğunu görüyoruz. 11 kilograma baktığımızda yaklaşık 800 bin ton tüketim yapıyoruz. Bunun 600 bin tonunu ülke çiftçisi üretebiliyor. Yeterince destek sağlanırsa bu ülke bu ürünü üretir. Öyle bir sektörüz ki şu ana kadar devlet desteklerini beklemeksizin uluslararası teknolojik gelişen her aletin, gelişen dijital dünya dahil olmak üzere her tür yatırımı yapabiliyoruz ve dünya ile rekabet için her şeyi yapıyor. Ancak ticaretteki değişik ihracat imkânları, değişik finansman sistemleri, ülkelerin varlıkları bu rekabetleri zorluyor. Türkiye’nin bu konuda ki maliyetleri dünyanın çok farklı bir noktasında değil. Bugün Çin kendini besleyebilir ama 300-500 bin ton ihracat yapıyor. 600 bin ton da ithalat yapıyor. Ticaret durmuyor.” dedi ve şu ifadelerle devam etti:
“Ülke kaosa gider”
“Bu üretimleri durdurursak ülke kaosa gider. Bunları değişik zamanlarda yaşadık. Ülkede üretim yoksa ucuz mallar ikiye katlanıyor. Kriz olan zamanlarda sizin ülkenizde ürün yoksa bir anda döviz bazlı %100 fiyat farkıyla karşılaşıyorsunuz. 2008 krizinde 300- 400 dolarlarda olan fiyatlar dünyada 800 doları aştı. Bunun buğdayda da örneği var. Dolaysıyla ülkenin üretme mecburiyeti var. Siz üretmezseniz ülkenin dışardan beslenme şansı yok. Biz sanayici olarak gidip gümrük vergilerini indirelim tarlada ki arkadaşımız ne yaparsa yapsın diye bir yaklaşımımız yok. Bu arkadaşlarımız ürettiği müddetçe sanayici var olur. 2020 yılının genel bir portresini çizmek gerekirse çeltik kargo pirinç olmak üzere 509 bin ton ithal etmişiz. Ancak bunun 220 bin tonunu ihraç etmişiz. Geriye kalanı yurt içi tüketimde kalmış. 150-200 bin arasında olan açık 287 bin tonla tamamlanmış. Pandemi dolayısıyla ülkemize gelen 40 milyon turist meydanda yok. Yani biz 90 milyon insanla konuşuyoruz. Buna 40 milyonluk turisti de eklersek. 130 milyonluk bir nüfusa hitap ediyoruz ve restoran gibi yerler kapalı olduğu için buda ciddi bir etki yapıyor. Piyasa da harman dönemi dahil olmak üzere pirinç kıtlığı diye bir şey olmadı. Bu esna da TMO’da ihaleler yaptı ve TMO’nun ürünleri de satışta. Şu anda stoklarda 270 bin ton yerli pirinç stoku var. Elimizdeki ithal mallardan 287 bin tondan sarkan 50 bin ton var. Bununla beraber antrepolarda 150 bin ton mal var. Dolayısıyla 480 bin ton civarında mal var. İhtiyacın 8 ayını baz alırsak ortalama 400 bin ton rakamına ulaşıyoruz. Nu mal da fazlasıyla ülkemizde var. TMO’nun elindeki malı da saymıyoruz. Bu da satışa çıktığında ortaya %30 civarında fazlalık oluyor. Beslenme anlamında ülkede pirinç krizi yok. Kriz üretici arkadaşlarda. Üretime elimizden gelen desteği vermeye de Türk sanayiciler olarak hazırız. Ancak bu şekilde gümrüklerle düzenlemelerle gidilirse sanayi sektörü, ticari sektör buradaki kendini yok eden rekabetin dışında kalamaz, mecburen içine girer. Sektör tamamen ithalata yönelik bir hareket içerisinde devam ediyor. İç piyasada stoku olan arkadaşlarımızda ciddi bir satış zorluğuna girdiler.”
“Sürdürülebilir tarım için devlet, üretici, fabrikalar ve pazarlamacılar ciddi önlemler almalı”
Toplantının devamında Ahmet Koru söz aldı. “Üretim çok zor ve bir sürü sıkıntılar içeriyor. 2011 yılındaki üretim mazot, gübre gibi girdiler anlamında %60 civarında daha pahalıya mal olacak.” diyerek konuşmasına başlayan Koru, “2020 yılında karşı karşıya kaldığımız çeltikteki hastalıktan dolayı verim kaybı yaşadık. Pandeminin ne kadar devem edeceği belli değil. Ülkeler arası şu an gıda anlamında ticari olarak bu alışverişler sürüyor ama yarın öbür gün çok sıkıntılı dönemlerde bu gıda alışverişleri olmayabilir. Bizim yerli üretime mutlaka destek vermemiz lazım. Tarımın sürdürülebilir olması için devlet büyüklerimizin önderlik yaparak biz üreteciler bir araya gelip önlemleri şimdiden almamamız gerekiyor. Her türlü konuda dünya ile rekabet edebiliriz fikrindeyim. Bu konuda birlikte düşünüp ortak akıl üretmeliyiz.” İfadelerini kullandı.
“Yüksek girdi maliyetleri çiftçinin yarısı batma seviyesine getirir”
Son olarak konuşan İpsala Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Darcan, pirinçte gelinen son durumun kötü bir tablo çizdiğine işaret ederek, “Pandemiden dolayı tüketimin düşmesi, ilaç fiyatlarında %50, %60 arası fark olması, pirinç fiyatlarının geri gelmesi önümüzdeki dönem üreticimizi 2021 sezonunda çok zorlayacak bir seviyeye geldi. Girdilerde yüksek maliyetle sezona gireceğiz. Bölgemizde icar fiyatları aldı başını gidiyor. Burada vakıflarında çok önemi var. Bizim bölgemizde genelde vakıf ve belediye arazilerinde ki artışları vatandaşta bu şekilde kabul ediyor. Şimdiden önlemimizi almak için buradayız. Bir çıkar yol arıyoruz. Yine önümüzü açacak hükümetimizdir. İnşallah önümüzdeki sezon tavsiyelerimizi dikkate alırlar. Önümüzü biraz açarlarsa biz üretime devam edeceğiz ama yüksek girdi maliyetleri olursa çiftçimizin yarısı çok zor durumda olur, batma seviyesine gelir, kredilerini ödeyemezler. Tüm paydaşlarımıza sesleniyorum, lütfen herkes çeltikçinin yanında olsun. Ucuza üretelim ucuza yiyelim.” şeklinde konuştu.
Toplantı daha sonra katılımcıların karşılıklı fikir alışverişleriyle devam etti.