Seçime yaklaştıkça her ne kadar halkın geniş kesimlerini çok ilgilendirmiyorsa da partilerin milletvekili aday adaylarının beklentileri farklı…
Örneğin CHP de kimisi “Büyüklerimiz bilir” diyerek kendilerini Faik Öztrak’ın tek seçiciliğine ve merhametine terk etmişken kimileri de ön seçimin gerekli, adil ve demokratik olduğunu savunuyor.
Kendini o zeminde şanslı görüyor…
Sanki ön seçim olsa partinin ne kadar adil ve demokratik olduğu da ortaya çıkacak –mış- gibi bir iddiayı öne çıkarıyorlar..
***
İyi ama öyle mi?
Ön seçimi kimlerle yapacaksınız?
Tüm üyelerle mi?
Tüm delegelerle mi?
Üyeleri o defterlere kimler yazdı?
O delegeleri hangi üyeler seçecek?
Örneğin Edirne merkezindeki üye sayısı kaç?
Bu üyelerin kaçı belediye işçisi?
Uzunköprü’deki üyeler ne kadar bağımsız ve özgür? Mesela Edirne ve Uzunköprü uzlaşırsa şimdiden söyleyeyim, 1 ve 2’nci sıralar Sayın Recep Gürkan ve Sn. Özlem Bircan’ın desteklediği adaylar olur.
Bunun adı da demokrasi ve adalet olur mu?
Sanmıyorum..
***
Gerçi ön seçim yukarıdan atamalara göre elbette daha demokratik bir yöntem olsa da sosyal demokrat bir partide buna ÖNSEÇİM demek ayıptır.
Örneğin buradan soralım, Edirne’nin CHP’li üye sayısı kaç?
Bunlardan kaç kişi en az 5 yıldır üye?
Kaç kişi yıllardır üye ödentisini kendi cebinden aksatmadan ödüyor?
Kaç kişi bir sivil toplum kuruluşun üyesi, yöneticisi?
Kaç kişi hangi sosyal çalışmalarda görev almış ve son örnek olarak İstanbul’da yapılan mitinge kaç kişi kendi parasını ödeyerek gitmiş?
Hatta parasız bile olsa gitmiş mi?
Niye sustunuz?
Koyu bir sessizlik olduğunu görür gibiyim..
***
Elbette bu yazdıklarım sadece CHP için değil.
Hatta CHP, parti içi demokrasiye diğerlerinden daha fazla değer veren bir parti…
Ama sol-sosyal demokrat insanlar için, istendiği kadar red edilsin CHP yine de çok önemli bir sığınak..
O nedenle daha iyi olmasını beklemek hakkımız...
CHP daha demokrat olamaz mı?
Daha eğitimli üyeler yetiştirilemez mi?
Bu seçimlerde özellikle liyakata önem verilerek –örneğin- partinin eski millet vekilleri, belediye başkanları, il genel meclis üyeleri gibi geçmişte görev yapmış kişiler kendi aralarında oylayarak, o ilin adaylarını ve sıralarını belirleseler daha gerçekçi ve daha iyi olmaz mı?
Parti üyesi olmak koşulu ile meslek kuruluşlarının yöneticileri de ön seçim delegesi sayılamaz mı?
Yani sosyal demokrasi nedir, anlat desem anlatamayacaksın; say desem altı okun ne anlama geldiğini bile bilmeyeceksin, öğrenmeye niyet bile etmeyeceksin, üye ödentini yatırmayı aklından bile geçirmeyeceksin, okul Aile Birliğine bile üye olup çalışmamışsın ama memleketin Milletvekilini emir kumanda sistemi içerisinde belirleyen sen olacaksın…
Geçiniz...
***
Bu konu her seçim öncesi gündeme gelir ve bir sonraki seçime kadar unutulur. Halbuki sosyal demokrat partilerde üye yapısı çok önemlidir. Sayısal, yani nicel üye sayısı yerine nitelikli üye kavramı geçerlidir... Bu söylediklerim rahmetli Erdal İnönü döneminde 3 gün süre ile yapılan son tüzük kurultayında tüzüğe geçmiş kurallardı. Murat Karayalçın döneminde bizler bir MİLİTAN ÜYE kavramını tartışıyorduk. Ne yazık ki CHP ile bütünleşince SAĞ Partilerden daha da gerilere gittik..
***
Neyse... Demokrasi eksiği ile, fazlası ile yine de çok güzel ve çok önemli.. Her şeye rağmen tüm partilerde, yukarıdan, ağalardan, beylerden icazet ve işaret beklemeden yola çıkan tüm aday adaylarına başarılar dilerim.
Olmayacak duaya AMİN demek gibi oldu ama… Olsun