Keşanspor futbol takımında yıllarca kaptanlık yapan İzzet Ceylan’ın büyük kızı olan Hüma Şimal Ceylan, babasından aldığı genlerle voleyboldaki başarısının ardından şimdi ve danslarıyla gündeme geldi. Ailesinin desteğiyle başarılarına yenilerini ekleyen üniversite öğrencisinin hedefi ise dans ile beden eğitimi öğretmenliğini birlikte yürütebilmek. Spor ve danssız bir yaşam düşünemeyeceğini belirten Hüma Şimal Ceylan, Gazete Saros’tan Sonay Can ve Orçun Oğuz ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.
-Öncelikle seni tanıyalım.
Ben Hüma Şimal Ceylan. 22 yaşındayım. Namık Kemal Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği son sınıf öğrencisiyim. Küçüklüğümden beri spor yapıyorum, Spora, Keşan Raşit Efendi İlköğretim Okulu’nda atletizmle başladım. Daha sonra Aktif Spor’da jimnastiğe yazıldım ve 3 sene kadar devam ettim. Aslında jimnastikte ilerleyebilirdim; beni Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün (BJK) altyapısından çağırdılar ama İstanbul’da yaşamadığım için gidemedim. Daha sonra hentbola merak sardım ve 1 sene kadar oynadım. Daha sonrasında Anafartalar Ortaokulu’na geçtiğimde voleybola başladım ve o zamandan beri aktif olarak voleybol oynuyorum. Keşan Yusuf Çapraz Anadolu Lisesi’ne başladığımda ise voleybola devam ettim. Orada Salih Göktuğ Aşık hocam çok destek oldu. Kendisi çok iyi bir insan ve bizi çok geliştirdi. 4 sene kadar 1923 Keşan Gençlik ve Spor Kulübü’nde voleybol oynadım Bizim dönemimizde 3-4 sene üst üste şampiyonluklar aldık. O kulüpte antrenörlerimiz sürekli değişiyordu. Dışarıdan gelen oyunculara daha çok önem veriliyordu. En sonunda kulübü bırakmayı tercih ettim. Ama ona rağmen her şey çok güzeldi.
Ortaokuldan sonra, ilk olarak Kırklareli Bilal Yapıcı Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi’ni ikincilikle kazandım ama okulun şartlarının kötü olmasından dolayı, bir dönem okuduktan sonra Keşan’a dönmek zorunda kaldım ve Yusuf Çapraz Anadolu Lisesi’ne kayıt oldum. Daha sonrasında Namık Kemal Üniversitesi’ni kazandım. İlkokuldan beri zaten en büyük isteğim beden eğitimi öğretmeni olmaktı. Şimdi inşallah hayallerimi gerçekleştirebilirim.
-Baban Keşan çapında ünlü bir sporcu, uzun seneler Keşanspor’un kaptanlığını yaptı. Bu tercihinde onun da katkısı oldu mu?
Babamın genlerini aldığımı düşünüyorum. Her zaman bana çok destek oldu. Annem de babam da hiçbir zaman ‘onu yapma, bunu yapma’ demediler. Her zaman arkamda destekçim oldular. Ben ne istediysem hepsine ‘tamam’ dediler. ‘Ne olmak istiyorsan onu ol’ diye desteklerini belirttiler. En önemlisi de bence aile desteği.
-Dansla tanışman nasıl oldu?
Üniversite 2. sınıfta dans ile tanıştım. Bununla ilgili bir dersimiz vardı. Bizim öğretmenimiz dans konusunda çok bilgi sahibi olmadığı için dersimize bir kursun öğretmeni olan Cüneyt Özil geliyordu. Bizlere ‘benim kursum var gelmek isterseniz beklerim’ dedi. Biz de arkadaşımla düşündük ve ‘neden gitmeyelim?’ dedik. Kursa başladım ve epey ilerleme kaydettim. 3 ay sonrasında hocamız bana ‘seni üst sınıflara alayım, bana da yardımcı ol’ dedi. Böylelikle o yaz da sırf dansta kendimi geliştirmek için Tekirdağ’da kaldım. Daha sonra hocamız gitti ve biz arkadaşlarımızla bir grup kurduk ve öyle dans dersi vermeye başladık. Ben asistandım açıkçası.
-Dans yarışmasına nasıl katıldın?
Daha sonra İstanbul’da Bachata Stars isimli bir yarışma vardı ona katıldık ama ona katılmadan önce ben voleybol antrenörlüğü yapıyordum ve sakatlandım, ayağım alçıya alındı. O yüzden çalışamadık ve yarışmada da kötü bir sonuç aldık ama en önemlisi o atmosferi tatmaktı. Çok heyecanlıydı, her şey çok güzeldi.
-Dans festivalleri sana ve dans eğitimine ne kattı?
Sonrasında dans festivallerine gittim ve buralarda çok şey öğrendim. Festivallerde genellikle sabahları eğitimler (workshop) oluyor ve istediğiniz dansçının eğitimine katılabiliyorsunuz sabahtan akşama kadar. İlk gittiğim İstanbul’daydı. İstanbul Dans Maratonu’na katıldım o harikaydı. Yurtdışından birçok artist getirmişlerdi, benim için çok heyecanlı ve çok eğitici oldu. Akşamları da dans geceleri düzenleniyordu. İstediğin insanlarla dans etme imkanı buluyordun. Salsa, bachata, zumba; hangi dansı etmek istiyorsanız… 1 ay sonrasında da Eskişehir Dans Festivali vardı, ona katılım sağladım ve o da çok eğlenceliydi. Oradan sonra zaten araya pandemi girdi ve başka festivale gidemedim.
-Dans senin için ne ifade ediyor?
Dans benim için her şey demek. Dans etmeden bir günümü bile geçirmiyorum diyebilirim. Şu an başkalarının dansını izleyip onları da yapıyorum ama onlardan çok kendi koreografilerimi çıkarmaya, kendim bir şeyler üretmeye çalışıyorum.
-Pandemi süreci dansını nasıl olumsuz etkiledi?
Pandemi süreci, dans çalışmalarımı daha da olumsuz etkiledi. Kimseyle dans edemiyorum, arkadaşlarım yanımda yok, dansçılarla bir araya gelemiyoruz. Tek başıma dans etmek zorundayım. Ben tek başına dans nasıl edilir bunu öğrendim. Daha çok salsa ve bachata yapıyorum.
-Keşan’da dans okulu var mı?
Keşan’da önceki sene dans okulu açılmış ve 2 ay kadar açık kalmış sanırım. Ben bunu çok sonradan öğrendim. Dans öğretmeni İstanbul’dan geliyormuş ve askermiş o yüzden onun işleri gereği kapanmak durumunda kalmış.
-İleride Keşan’da dans okulu açmak gibi bir hayalin var mı?
Aslında şu an Keşan’da isterim ama ileride Keşan’da kalmak istemiyorum çünkü dans konusunda kendimi geliştirebileceğim bir yer değil burası maalesef. Daha çok büyük şehirlerde olmak istiyorum.
-Pandemi bitince ve geleceğinle ilgili hedefin, ideallerin, varmak istediğin yerler nedir?
İlk hedefim atanıp beden eğitimi öğretmeni olmak. Bunun yanında voleybolu çok seviyorum ve hala devam ediyorum. O yüzden voleybol antrenörlüğü yapmak istiyorum. Sonrasında dansın eğitmenlik belgesini alıp dans eğitmeni olmak istiyorum.
Bundan sonrası için de İstanbul aslında hiç hayalim olmayan bir şehirdi ama artık çok istiyorum çünkü dans ve voleybol başta olmak üzere, bütün sporlar orada çok gelişmiş ve seçenek çok. O yüzden bir gün İstanbul’a taşınmak isterim. Öğretmenlik için de olursa çok sevinirim tabii.
Eğitmenlik yapmak da istiyorum ama daha çok performans dansçısı olmak, yarışmalara katılmak tercihim. İstanbul’da bir kurstan eğitim almak istiyorum, açıkçası çünkü çok güzel ve ünlü kurslar var. Çalışırsam ve istersem sonrasında bu eğitimler ve yarışmalar beni uluslararası düzeye de getirebilir.
-Gençlere ve çocuklara dans etmelerini öneriyor musun?
Kesinlikle herkese tavsiye ediyorum. Zaten kurslara gelenlerin içinde genç kesim de var, orta yaşlılar da var küçük çocuklar da var. İnsanlar işten çıkıp kötü enerjilerini atmak, zaman geçirmek, eğlenmek için dans kursuna geliyorlardı. Çok güzel bir aktivite.
-Bölgemizde dans festivali var mı?
Bölgemizde maalesef ki yok. En yakın Antalya’da ve Bodrum’da var.
-Toplumumuzun dansa ve dans eden kadına bakışı sence nasıl?
Dans eden kadınlara yanlış bakıyorlar. Bir erkekler bir kadının dans edemeyeceğini savunan çok fazla insan var. Veya bir kadın ve bir erkek dans ediyorsa aralarında bir şey varmış gibi lanse etmeye çalışıyorlar.
Aslında böyle bir şey yok. İnsan bir kadınla da dans edebilir, bir erkekle de dans edebilir, ikisi de aynı şey. O an sadece müziği dinliyor ve müziği hissediyorsunuz, dansı hissediyorsunuz. Yoksa karşınızdaki kişiye karşı hiçbir duygu yok. Dans ederken sadece o anı yaşıyorsunuz. Ama mesela evli erkeklere sorsanız 10 kişiden 10’u da eşini tek başına dans kursuna yollamaz, bir erkekle dans etmesini istemez çünkü.
Ben dansa ilk başladığımda kursta bir tanıdığımız vardı. Evli bir adam ve çocukları var. Dansa tek geldi hatta benim başladığım zamanlarda o da başlamıştı. Ben o zamanlar dansın nasıl bir şey olduğunu bilmediğim için çok şaşırmıştım. ‘Abi, eşin seni dansa nasıl yolluyor?’ diye sormuştum. Biz bile böyle düşünüyorduk ilk etapta. Ama dansın içine girdikten sonra öyle olmadığını anlıyorsunuz. Herkesin bir kere de olsa dans edip o duyguyu yaşaması lazım.
Keşan’da bizim kafa yapımız biraz daha geri bu konuda.