İnsanlık hızla değişiyor.
Kuşaklar arası değişiklikler, siyaset, din, girişimcilik başta olmak üzere hayatın bütün alanlarını anlamada belirleyici faktör haline gelmiş bulunmaktadır.
Gençler, Z ve Y şeklinde farklı kuşaklar olarak sınıflandırılmaktadırlar. Z ve Y kuşaklarının siyaset üzerindeki etkisi değişik açılardan tartışılmaktadır.
Z ve Y kuşakları etrafında yapılan tartışmalar, aslında gençler ve siyaset arasındaki ilişkinin bir bütün olarak ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
Gençler, günümüzde siyasete çok eleştirel yaklaşmaktadırlar.
Gençleri siyasal güç elde etmek için önemli bir araç olarak gören ve kullanan siyasal yaklaşımlar ve yapılar, gençler tarafından ciddi bir şekilde eleştirilmektedir.
Gençler, profesyonel siyasetçiler tarafından kullanılmayı ve kullanıldıktan sonra pasifize edilmeyi istememektedirler.
Genç bireyler, siyasette önemli bir faktör olduklarının farkındadırlar.
Siyasette bir faktör olmanın ötesinde aktör olmak isteyen gençler ve kadınlar, siyasette işlevsel olmalarına imkan veren alanların genişletilmesini, sivilleşmesini ve demokratikleştirilmesini istemektedirler.
'Gençlerin siyasette nasıl etkin ve işlevsel aktörler haline geleceği' sorusunu, bir dar bir genç grubuyla sınırlamak yerine bütün gençleri kapsayacak şekilde tartışmak lazımdır.
Gençleri siyasette aktör haline getirecek siyasal yaklaşımların ve yapıların, gençler arasında pozitif olarak değerlendirilme şansının olduğunu söyleyebiliriz.
Gençler, günümüzde sertliğe ve zora dayanan siyasete olumlu yaklaşmamaktadırlar.
Topluma üstten bakan ve insanlara ne yapmalarını veya yapmamalarını empoze eden otoriter siyaset tarzının gençler arasında popüler olduğunu söyleyemeyiz.
Gençler, çatışan, bağıran ve kavga eden siyasetçileri çok sevimsiz bulmaktadırlar.
Gençler, kendileriyle yarenlik eden, konuşan, kendilerini dinleyen ve kendilerine değer veren yeni nesil siyasetçilerle muhatap olmayı istemektedir.
Gençler, siyasetçilerle eşitlik ve paylaşım temelinde bir ilişki kurmayı istemektedir.
Gençlerle eşit olmayı kabul etmeyen ve bunu içselleştirmeyen bir siyasetçinin, gençlere dokunması, onlara ulaşması ve onları ikna etmesi zordur.
Gençler, geleneksel medya araçlarının siyasete dair yazdıklarından ve söylediklerinden çok etkilenmemektedir.
Gençler, siyasete dair farklı görüşlerin ve tartışmaların yapıldığı kanallardan siyaseti takip etmektedirler.
Gençler, tek düze, verimsiz ve sıkıcı siyasi söylemlere kolaylıkla kendilerini kapatabilmektedirler.
Günümüz gençleri, ailelerinden farklı olarak siyasetle ilişki kurmaktadırlar. Gençler için siyaset, ailelerinden devraldıkları ve bağlı olacakları bir miras olmaktan çıkmıştır.
Gençler, anne-babalarının görüşlerinden ve tercihlerinden farklı siyasal tercihleri benimseyebilmektedirler.
Siyasal konularda gençlerin kolaylıkla karar değiştirmesi ve gençler arasındaki siyasal eğilimlerin çoğulculuğu, demokrasinin gelişimi ve derinlik kazanması açısından sağlıklı bir durumdur.
Kadınlar ve gençler arasında demokrasi derinleşmediği sürece, bir toplumda demokratik ve çoğulcu siyasetin güçlü bir zemin kazanması çok zor gözükmektedir.
Demokratik siyasetin yolu gençlerden ve kadınlardan geçmektedir. Siyasi ataerkillik, gençleri, siyasetçilere yabancılaştırmaktadır.
Gençler, kendilerine baba gibi davranan, ataerkil popülizmi önlerine politika koyan siyaset baronlarından bıkmışlardır.
Gençler, siyasetçinin kendisine babalık yapmasını değil, kaliteli çözümler üretmesini ve iyi yönetişim pratikleri ortaya koymalarını istemektedirler.
Eskiye ait ataerkil siyaset, bugün etkisinden çok şey kaybetmiştir. Gençler, siyasette ataerkillik yerine demokrasi, çoğulculuk ve özgürlük değerlerine önem vermektedirler.
Ülkemizdeki siyasal partiler, gençlik kolları kurarak genç oldukları mesajını vermektedirler.
Gençlik kollarındaki gençlere afiş ve poster astırtmak, slogan attırmak ve mitinglere toplamak, gençlere yer açmak olmadığı gibi gençleşmek de değildir.
Siyasal partilerimizin en kadim sorunlarından biri gençleşmeyi başaramamalarıdır.
Gençleşemeyen siyasal partiler, sivilleşememekte ve demokratikleşememektedirler.
Her partinin içinde var olan politbürolar, güç klikleri ve lider sultası, aslında gençliğin ve gençlerin yokluğunu göstermektedir.
Bugünün genç insanlarını, eskinin ölçüleriyle değerlendirmek büyük bir yanılgıdır.
Şu an siyaset sahnesine bakacak olursak, 1960 ve 1990 yılları arasında darbelerle yönetilen ve 1954 yılından sonra ülkenin NATO’ya üye olması ile kutuplaşan sağ ve sol kutuplaşmaları çatışmalarına şahitlik edip bu tarz siyaset anlayışı ile büyümüş orta yaş ve yaşlı seçmen kitlesinin hakim olduğu ama günümüz koşullarına bakarsak, o yıllardan çok uzak değişen dünya düzeninden haberdar olmayan, bu düzene ayak uyduramayan yöneticiler tarafından yönetilmek ve onların siyaset yapış şekillerinden çok farklı bir ortam olduğunun farkındalar ve bu değişimi kendilerinin yapmasını, siyaseti kuşak çatışması olmadan kendi anladıkları şekilde yapmayı istiyorlar.
Gençler, artık teknolojiyle doğmakta ve büyümektedirler. Teknolojiyle doğup büyüyen gençler, özgürlüğü en önemli değer olarak görmekte ve sınırlamaların ötesinde düşünmektedirler.
Sınırları ve yasakları anlamsız gören gençler, herkesi ve her şeyi kolaylıkla eleştirebilmektedirler.
Gençlerin eleştirme yeteneğinden siyaset alanı da nasibini almaktadır.
Siyasetçiler, gençlerin siyasetle kurdukları eleştirel ilişkiyi anlamalıdırlar.
Değişimi seven, özgürlüğü tutku haline getirmiş, teknoloji sayesinde farklı bilgi kaynaklarına ulaşabilen, eğlenmeyi, çalışmayı ve yaşamayı birlikte sürdüren, kendisini kimliklere hapsetmeyen, kendisini farklı kılmak isteyen ve maceracı yeni bir gençlik profiliyle karşı karşıya bulunuyoruz.
Gençliğin dünyasını anlamak ve siyaseti gerçek anlamda gençleştirmek, siyasetin önünde duran büyük bir meydan okumadır.
Gençlik Örgütleri Forumu (GoFor) ve Ulusal Demokratik Enstitü (National Democratic Institute) Türkiye ile beraber politik tercihlerini ve daha birçok soruyu gençlere sordu.
Saha ve veri işlemesi MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırma Merkezi tarafından yürütülen "Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması’na göre gençlerin en önemli sorunu, gelecek kaygısı.
5-8 Ağustos tarihleri arasında 28 ilde 18-30 yaş grubunda toplam 1.542 kişi ile anket ve buna ilaveten 30 genç ile de odak grup çalışması yapılarak gerçekleştirilen araştırmaya göre; farklı siyasi eğilimlerden de olsalar, hepsinin derdi aynı: İşsizlik.
Araştırmaya göre; işsizlikle mücadele eden gençlerin gelecek kaygılarının endişe verici boyutlara ulaştığı gözleniyor. Pandeminin ekonomide yarattığı tahribatın ve Temmuz ayında işten çıkarma yasağının sona ermesinin etkisiyle, işsizlik sorunu daha belirgin hale geldiği görülüyor. İstihdam alanında yaşanan tek sorun, is¸ bulamama sorunu da değil. Gençler, mesleklerine uygun işler bulamamaktan deneyim eksikliği yüzünden is¸ başvurularında dikkate alınmamaktan ve is¸ bulsalar dahi düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalmaktan şikâyetçi.
Her 2 gençten 1'i siyasilerin kendilerini anlamadığını ve sorunlarına çözüm getirmek için yeterince çaba göstermediğini düşünüyor. Gençler ulaşımdan, kültür sanat çalışmalarına, imardan bütçe yönetimine kadar belediye çalışmalarının çoğunda söz sahibi olmak istiyor.
Genç kadınlar, siyasette yer alamamalarının temel sebebini; siyasette kendilerine yeterince alan açılmaması ve siyasetteki cinsiyetçi dil ve üslup olarak görüyor. Gençlerin oy verme davranışları genel seçmenden ve ailelerinden farklılaşıyor.
Gençler siyasete katılım konusunda genel olarak isteksiz. Bu isteksizliğin ilk 3 sebebi sırasıyla, görüşlerinin yaş ortalaması yüksek mevcut siyaset nazarında dikkate alınmayacak olması, siyasi kutuplaşma ve siyasi riskler olarak ele alınıyor. Gençlerin siyasete dair endişelerine, genç kadın katılımcıların cinsiyet ayrımcılığı temelli endişeleri de ekleniyor. 10 genç kadından 8'i, kadınların parti liderlerinden daha az destek gördüğünü düşünüyor. Özellikle, siyaset sahnesinde kadına yönelik dil ve üslup, bu endişelerin temel kaynağı olarak gözleniyor. Her 2 kadından 1'i, siyasetteki cinsiyetçi dil ve tacizin kadınların siyasette başarılı olmasını zorlaştırdığını düşünüyor.
Buradan yola çıkarsak gününüz siyaset sahnesinde 18-40 yaş arasında siyasî adayların daha aktif olarak rol aldığı, adaylık konusunda eski siyaset anlayışı ve kalıplardan uzaklaşmış gençleri odağına alarak siyaset yapmayı benimsemiş kişilerin çoğunlukta olduğu siyasi partilere gençler daha çok sempati duymaktadır.
Tüm bunları dikkate alan bir çıkarım için yola çıkacak olursak, şimdiye kadar siyasi partiler, mevcut çekirdek seçmen kitlesini elinde tutmak için siyaset üretti, seçim kampanyaları ve yürüttükleri seçim propagandalarının yüzde 90’ı mevcut oy oranını korumak için yapıldı ama görünen o ki seçmen kitlesinde yaşanan değişimin hızı ile siyasi partilerin siyaset yapış şekli aynı hızda değişmedi ve gelişmedi.
Siyasi partiler bir türlü buna adapte olamadı.
Tabi ki bunun yanında siyaset sahnesinde hareket eden, elin parmaklarını geçmeyecek kadar siyasi parti olması ve gençlerin bu partileri kendilerine yakın hissedememesi ve kendilerini kapsayan siyaset ve politika üretememesi de gençlerin tercihlerini değiştirmesinde etkili olamamıştır.
Bu da değişen seçmen kitlesinin çareyi mevcut iktidar ve yönetimler ile devam etmesine sebep olmuştur.
Ancak 2018 seçimi sonrası başta ülkenin kurucu partisi CHP’nin bu boşluğu ve gereksinimi görerek, hızlı aksiyon alarak siyaset yapış şeklini de göstermesi ve yeni bir siyaset anlayışı ortaya koyması ile yıllardır yüzde 20-22’ler seviyesinde olan oy oranını öncelikle kurduğu çalışma masaları olan, Doğu-Karadeniz ve İç Anadolu çalışma masası grupları ile bölgelerde üyesi olmayan mahalle ve köy bırakmadan saha çalışmalarına odaklanıp, oyunu arttırmak için aynı hepimizin aşina olduğu gol atmak için hücum futbolu oynama benzeri bir strateji ile rakip seçmen ve kararsız seçmen kitlesine ulaşan bir çalışma benimseyip, bunu da ekipler ile sahada en iyi şekilde icra ederek hem üye sayısını arttırıp, hem de çok kısa bir sürede gözle görülür bir şekilde oy oranını yüzde 28-30’lar seviyesine çıkarmayı başlamıştır.
Tüm bu süreçlerin sonunda her ne kadar bazı yönetici ve siyasilerin partinin yeni benimsediği strateji ve siyaset yapma şekli ile oy oranının artıp birinci parti olması ile kendi konfor alanlarının bozulacağını düşünse ve korksalar da bu sebeple değişime direnme ve karşı koymaya çalışsalar da CHP çoktan iktidar olmak ve iktidarda kalmak için benimsediği bu değişim rotasını yeniden ayarlamış ve dümeni rotaya çevirmiştir. Bu sebeple direnmek, ayak diremek yerine, bu değişime ayak uyduramayanların kenara çekilerek, bu değişime ayak uydurup, bu değişimi yönetebilecek kadrolar ile devam edilmesine müsaade etmesi hem kendileri, hem partileri, hem de ülkenin makus tarihini değiştirmek için bir dönüm noktasıdır.
Bu seçim ülkenin geleceği için çok önemli bir viraj ve dönüm noktasıdır.
Bu bilinçle hareket ederek, herkes üzerine düşen sorumlulukla hareket edip, elinden gelenin en iyisini ortaya koymalı yada yoldan çekilmesi gerektiği bilinci ile gerekeni başkalarının yapmasını beklemeden kendi iradesi ile yapmalıdır.
Gelmekte olanı kimse geciktiremez ve engel olamaz.