Gazete Saros

25. Dönem Ak Parti Milletvekilinden sert eleştiriler

SİYASET

Koronavirüs pandemisinde zor dönemden geçen esnaf için 25. Dönem AK Parti Milletvekili aynı zamanda esnaf olan Şemsettin Emir, esnaf temsilcilerini görev davet ederek; burada duyarlılık görmüyorum. Hassasiyet görmüyorum. Bir lakayıtlık görüyorum. Bu işin ciddiyetinin farkında değiller herhalde. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bugün dokunmazsa yarın dokunur” dedi.
Koronavirüsle mücadele döneminde Edirneli esnafın zor günler geçirdiğine dikkat çeken 25. Dönem AK Parti Milletvekili aynı zamanda esnaf olan Şemsettin Emir, esnaf temsilcilerine sert eleştirilerde bulunarak, yöneticilerin maskelerini takıp esnafın sorunlarını dinlemek için sahaya inme çağrısında bulundu.
Kabullenmemiş bir psikolojik hava var. Bu polisi salıp maske takmayanlara ceza yazdıralım meselesi değil esnaf zor durumda diyen Emir; “Güneşin çarığı, çarığın ayağı sıktığı bir dönemdeyiz. Klasik bir şeyler söylemek istemiyorum. Ne şiş yansın ne kebap. Bana dokunmayan bin yıl yaşasın zihniyetinde mikrofon uzatıldığı zaman o zihniyette konuşmaktan hicap ediyorum. Bu tür konuşanları da her türlü sıkıntı olmasına rağmen hem sivil toplum örgütlerinin başında olacaksınız hem de size bağlı olan o kurumları müdafaa etmeyeceksiniz. Onların sıkıntılarını, acılarını, dertlerini haykırmayacaksanız o zaman orada o makamlarda bulunmanızın bence bir anlamı yok. Zaten sivil toplum örgütleri diyelim ki konumuz esnaf ya da ticaret odası. Al birini vur ötekine. Bir şehrin ticari hayatı canlı değilse inanın o şehirde yaşayan insanlar mutsuzdur. O zaman ben de diyorum ki eğer şehre bir şey katamayacaksanız bir vizyonunuz, heyecanınız yoksa bu tür yerlere talip olmayın. Talip olacak olan heyecanlı, gayret içerisinde olan insanların önünü kesmeyin. Maalesef Edirne’mizde gerek esnaf konusunda gerek ticaret erbabı konusunda bugün Kayseri’deki, Konya’daki atraksiyonu göremiyoruz. Denizli’deki esnafın ve ticaret erbabının heyecanını, vizyonunu, gayretini göremiyoruz. Bunları hep söylüyoruz ama fayda yok. Konuşmaktan da söylemekten de yoruluyorsunuz. Zaman zaman esnaf kardeşlerimizle konuşuyoruz. Biz de yetkili yerlere söyledik. Onlar da söylemekten yorulmuş. Şu anda biz konuşma zamanında değiliz. Eylem zamanındayız” dedi.

Bütün kurumları ortak akılla yönetmeye davet eden Emir; “Sıkıntı büyük. Bu sıkıntı sadece benim haneme düşmüyor. Her hanede şu anda maddi ve manevi sıkıntı var. Maddi plandaki sıkıntılar evin içerisindeki maneviyi sıkıntıyı da getirir. Şu anda iki taraftan sıkıntı mevcut. Eğer biz bir masayı kaldırmak istiyorsak tek elimizle kaldırmaya çalışırsak sakatlanırız. Ama 4 kişi 4 tarafından tutarsa bu masa rahatlıkla kalkar. Bir tarafından ticaret odası bir tarafından esnaf odası bir taraftan muhalefetiyle iktidarıyla siyasi partiler bir taraftan belediye dolayısıyla topyekun bir hamle yapmamız gerekiyor. Bakıyoruz herkes kendi sahasında top çeviriyor. Mikrofon uzatıyorlar. Bu mikrofonlara söylemesi gerektiği şeyleri söylemiyorlar. ‘Vali ne der, Emniyet Müdürü ne der, Esnaf Odası Başkanı ne der?’ diye düşünüyorlar. Esnaf Odası Başkanı adına konuşuyorsan benim söylediklerime esnafım ne der? Belediye Başkanı adına konuşuyorsan halkım ne der? Bir de bunun hesabını yap. Sıkıntının olduğunu söylemek bile sıkıntı. İnsanlar hiçbir şey olmamış gibi hareket ediyorlar. Netice itibariyle bu bir istişare. Edirne’de hala 30-40 seneden beri ortak akıl göremiyorum. Devlet kademeleri başka bir tarafta belediye başka bir tarafta esnaf odası başka bir tarafta ticaret odası başka bir tarafta. Gidin bakın bakalım diğer illerde de böyle mi? İktidar partisi olsun muhalefet partisi olsun. Eğer o şehrin menfaatiyle ilgili orada oturan insanların hayatına dokunacak, onların refahını arttırabilecek herhangi bir hamle yapılıyorsa dini meşrebi, siyasi görüşü ne olursa olsun insanlar onun üzerinde ‘şap’ diye kenetleniyorlar. Neden? Çünkü bulunan yerin refah seviyesi yükselsin diye. Eğer insanların refah seviyesi yükselmezse sen bana bütün gün nutuk at. Bütün gün konuş. Her gün yüz bin kere Atatürk de. Yüz bin kere İslam de. Bir anlamı var mı? Bütün bu kısır çekişmeleri bir tarafa bırakıp gerçekten dünyanın başına bela olan bu pandemi denen lanet hastalığı bir şekilde Allah’ın izniyle bu millet geçirecek. Hangi hastalık bütün insanlığı yok etmiş? Elbette bu da gidecek. Ama bu nasıl geçecek? Delip mi geçecek, yaralayıp mı geçecek, öldürerek mi geçecek? Bunu söylerken şahıs olarak söylemiyorum. Psikolojik, sosyolojik olarak söylüyorum. Öbür taraftaki adam siftah yapamıyor. Çoktan çok azdan az gidiyor. O zaman sen de başka şeyler yapacaksın. Sosyal faaliyet yapacaksın. Çok para kazandım diyeceksin. Kazanamayan insanlara gıda desteği yapacaksın. Ortak hareket etmemiz gerekiyor” diye ifade etti.

Emir; “Burada sivil toplum örgütlerine, belediyeye, devlete düşecek görevler var. Herkes görevini titizlikle yapsın. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bugün dokunmazsa yarın dokunur. Pandemi başladığında burada vakıflarla ilgili sıkıntı oldu. Sonuç ne? 3 ay ertelenmiş. Oradaki ücretler daha sonra yansımaya başlamış. Devletin imkanı var mı var. 3 ay kira alma kardeşim. Esnafa düşük faizle kredi verdin. Ama geri ödemeli. Ben de diyorum ki esnaf kendi kendini geçindirmeye çalışan insanlar topluluğudur. Orta direk denen bir mekanizma. Bu orta direk çökerse ülke çöküyor. Bunu daha önce gördük. Hibe olarak ver. Krediler verildi ama 3 ay sonra ödemeler başladı. Bizim işlerimiz düzelmedi ki. Bunları niye söylüyoruz? Böyle bir durum var. Bilmiyorlar mı? Biz yine söyleyelim. 40 kere söyleyelim. Bu muhalefet etmek değil sıkıntının isharıdır. Canlı olarak isharıdır. Burada bir sıkıntı var”dedi.
İktidara ve oda temsilcilerinin elini taşın altına koyma vakti geldiğini belirten Emir; “Herkes titiz bir şekilde gerek yerel iktidar gerek Türkiye’yi yöneten iktidar bunları esnaf odaları başkanından ziyade fiilen burada bulunan yerel siyasetçiler her dükkana girerek her ferdi dinlemesi gerekiyor. Her dükkan sahibini dinlemesi gerekiyor. Bunların hepsini dinleyerek ortak bir kanaat çıkaracaksın. Ortak kanaatini de hükumet yetkililerine söyleyeceksin. Biz yerelde esnafımızın ortak olarak tespit ettiğimiz sıkıntıları bunlar. Çaresi de bunlar. Bunlar da talepleri. Bu insanın ayakta kalması lazım. Tekrar 75-80 gün kapatırlarsa ne olacak peki? ‘Hayat devam etsin, canlılık devam etsin, mekanizma devam etsin bu insanlar bu tür desteklerle çalışanlarını işten çıkarmasın. O işçide yarın öbür gün sokakta milletin başına bela olmasın’ deyip ciddi bir çalışma gerekir. Yoksa siyaset Facebook’a fotoğraf atmakla olmuyor. Milletin sevinciyle yanında olmak da oluyor kederini paylaşmak da oluyor. Bu sıkıntılar paylaşarak azalır. Sevinçler de paylaşarak büyür. Böyle yapmamız lazım. Dolayısıyla herkes aklını başına koyacak. Bu Edirne’yi yönetenler gerek sivil toplum örgütleri gerekse idari mekanizma, yerel siyaset hepsi bir araya gelsinler. Lütfen tek tek bu insanları ziyaret etsinler. Kenarda oturan insanı da ortadakini de büyük iş yapan insanı da ziyaret etsinler. Büyük iş yapan bizim düşmanımız değil ki. 3 bin – 4 bin kişi çalıştıran bizim için çok iyi, şerefli bir insan. Onun da tabi ki sıkıntıları olacak. Adam ihracata çalışıyor. İhracat kesilmiş. Bunların hesabı yapılıyordur. Yereldeki idarecilerimiz de bunların dertlerini en azından oturup muhatap olup dinleme mecburiyetinde eğer birlikte aynı gemideysek. Ben inanıyorum ki hepimiz aynı gemideyiz. Holding sahibi de milletvekili de esnaf odası başkanı da ticaret borsası başkanı da belediye başkanı da aynı gemide. Bu gemi batarsa hepimiz batacağız. Bu gemi yüzerse herkes bir şekilde nasibini alacak. Ben burada duyarlılık görmüyorum.”dedi.

Kaynak: Edirne Gazetesi

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.