Gazete Saros

AK Parti Keşan’dan “İstanbul Sözleşmesi” açıklaması

SİYASET

AK Parti İlçe Başkanı Gürcan Kılınç, geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye bakımından feshedilen, kamuoyunda ‘İstanbul Sözleşmesi’ adıyla bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ hakkında konuştu. “Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni, kadın haklarının LGBT ideolojisinin tahakkümüne boyun eğmemek adına feshetmiştir” diyen Kılınç, Türkiye’de kadına karşı işlenen cinayetlerin artmadığını söyledi.

“Cinsel yönelimler üzerinden aile değerlerine ters söylemler geliştirildi”
İlçe Başkanı Kılınç tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kadın Haklarını iyileştirmek ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye destek olmak amacıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan İstanbul Sözleşmesi 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak İstanbul Sözleşmesi zamanla “Toplumsal Cinsiyet” ve “Cinsel yönelimler” gibi kavramlar üzerinden Türkiye’nin toplum ve aile değerlerine uygun olmayan eylem ve söylemler geliştirilmesi üzerine feshedilmiştir.
Türkiye sözleşmeyi 20 Mart 2021’de tek taraflı olarak fesh etmiştir. Sözleşme gereği İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkması fesih işleminden 3 ay sonra gerçekleştirilecektir. Kadına yönelik şiddetin karşısında herkesten güçlü duran Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni, kadın haklarının LGBT ideolojisinin tahakkümüne boyun eğmemek adına feshedilmiştir. Avrupa Birliği içerisinde 6 Üye ülke (Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya) imzalamasına rağmen yürürlüğe koymamıştır.
Polonya LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Sözleşmesi üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalıştığını öne sürerek sözleşmeden çekilmek için yasal süreç başlatılmıştır.
Türkiye’de Kadınları Güvenceye Alan Hukuki Metinler
-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
-Medeni Kanun
-Ceza Kanunu
-6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
“Kadın cinayetlerini önleme konusunda toplumumuza karşı sorumlu kılan, İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı değildir”
İstanbul Sözleşmesi, içerisindeki şiddet tanımının belirsizliği, arabuluculuğu ortadan kaldırılması ve 18 yaşından küçük kız çocuklarını kadın olarak tanımlaması nedeniyle tartışma konusuydu.
Ülkemizde huzurun, asayişin ve güvenliğin sağlanmasında, terörle mücadelede, hırsızlıkla organize suçlarla, siber suçlarla, uyuşturucu ile şiddetin, suçun her türü ile mücadelede güvenlik güçleri olarak gücümüzü anayasadan, kanunlardan ve her türlü suça karşı milletimizin masumiyetini koruma ilkesinden almaktayız.

Uluslararası sözleşmelerin varlığı veya yokluğu, vatandaşımızın karşı karşıya kalacağı herhangi bir suç şeklini önlemeye ilişkin sorumluluklarımızı ve bu sorumluluğun gereği olan çalışmalarımızı eksiltmez veya arttırmaz.
Milletler arası anlaşmalarla, sözleşmelere taraf olmak kadar taraflıktan ayrılmak da her egemen devletin hakkıdır. Aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadele, kadın cinayetlerini önleme konusunda toplumumuza karşı sorumlu kılan, İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı değildir. Anayasa’nın 10.Maddesi ve 41. maddesi, TCK’nın ilgili maddeleri ,bu konuda ilgili bakanlıklarımızın yürüttüğü eylem planı, İçişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen Türkiye, şiddete karşı SIFIR TÖLEREANS politikası kapsamında KADES, ELEKTRONİK KELEPÇE izleme Merkezi gibi uygulamalar ,sayılarını 81’den 1086’ya çıkararak tüm ülkemize ve ilçe düzeylerimize yayılan “Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Büro Amirlikleri YARDIM DESTEK HATLARI,SOSYAL YARDIM HİZMET MERKEZLERİ ve tüm bakanlıklarla uyumlu olarak yürüttüğümüz bu süreçte inanıyoruz ki bu mücadele de bizi vatandaşımıza karşı mahcup etmeyecektir.
“Güçlü kadın, güçlü Türkiye”
Anayasamızın, kanunlarımızın , medeniyetimizin ve tüm değerlerimiz, görev ve sorumluklarımız tamamen bir uluslararası sözleşmeyle değerlendirmek ve eşitlemek hem kendi büyük devlet geleneğimize ,hem bin yıllık medeniyet birikimimize ,hem de ortaya koyduğu gelişmeyle dünyada ve bölgelerimizde önemli bir güç haline gelen TÜRKİYE’ye ,özgüvenine ,kendi yapabileceklerine ve kapasitesine haksızlık olacaktır. Bir kadının şiddete uğraması ve bir kadının cinayete kurban gitmesi, insanoğlu tarafından kabul edilemez. Bununla birlikte, Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığı söylemi, tamamen yalandır ve eldeki veriler tarafından desteklenmemektedir.
Tüm suçlarla mücadele ettiğimiz gibi devletimiz, güvenlik güçlerimiz, elbette ki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadeleyi de insan hakları çerçevesinde, Huzur, Güven ve Asayiş anlayışıyla, vatandaşımızın her şeyin en iyisine layık olduğu bilinciyle, dün olduğu gibi bugün ve yarın da devam ettirecektir. Yakın zamanda herkes görecektir ki aile ve kadına karşı şiddetle mücadelemizde atılan tüm adımlarımızın olumlu sonuçlarını alacağız ve dünyada bu mücadelenin örnek temsilcisi olacağız.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.