RÖPORTAJ: SONAY CAN
O, Keşan’da hiç gazetecilik yapmadığı halde, İstanbul medyasında gerçekleştirdiği başarılı kültür – sanat röportajlarıyla dikkat çekiyor. Keşanlı eğitimci ana – babanın 2 çocuğundan tek kız olan Işıl Çalışkan, sadece taşradan büyükşehirde çalışabilmenin değil, gazetecilik mesleğinin başlıbaşına zor olduğunu bilerek, bu yola çıkmış. Kararlılığını da Karar Gazetesi’nde işe başlayarak kanıtlamış. Bir buçuk yıldır BirGün Gazetesi’nde kültür sanat editörlüğü görevini sürdüren Çalışkan’ın meslek aşkı o kadar büyük ki, arkadaşları onun rüyalarında bile gazeteyi sayıkladığını söylermiş…
Biz de Gazete Saros olarak, bölgemizden yetişmiş, İstanbul medyasında tutunmuş bu başarılı genç kızı daha yakından tanıtmak amacıyla, kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik. Pandemi koşullarında röportajımız, uzaktan gerçekleşti. Biz sorduk, o, yazılı olarak içtenlikle yanıtladı. Işıl Çalışkan kimdir şimdi onu tanıyalım…
“Arkadaşlarım test çözerken, ben karakalem çizim çalışıyordum”
-“En zor sorudan başladık. İnsanın kendisini anlatması en zoru sanırım. 1990 yılında Keşan’da doğdum. Annem ve babam eğitimci. Bir abim var. Annemle babam ben doğduğumda, Gelibolu’nun Bayramiç köyünde görev yapıyorlardı. Bu hayattaki en büyük şanslarımdan biri köyde büyümek oldu. Doğayla ve hayvanlarla iç içeydik. En önemlisi günümüzün en büyük sorunlarından biri olan yapay ilişkilerden uzaktım. Samimiyetin kucağında büyüdüm. 7 yaşıma geldiğimde Keşan’a temelli döndük. Sonrasında ilkokul, ortaokul ve lise yılları birbirini takip etti. İlk ve ortaokulu, Rasim Ergene İlkokulu ve Orta Okulu’nda liseyi ise Yusuf Çapraz Anadolu Lisesi’nde bitirdim. Matematiği hiçbir zaman sevmediğimden sözelci olacağım ezelden belliydi. Ama sanat vazgeçilmez tutkumdu. Bir köşesinden yakalıyordum illa ki onu. Lise bitmeden resim yeteneğimin öğretmenim tarafından keşfedilmesiyle birlikte Güzel Sanatlar için harıl harıl çalışmaya başlamıştım. Arkadaşlarım test çözerken ben kara kalemle çizim yapıyordum. Zaten ders çalışmayı da pek sevdiğim söylenemezdi (Gülüyor). Öğretmenim benden çok umutluydu ama sınavlarda yedeklerde kalmıştım. Bu serüven böyle son buldu. Gerçi tam olarak son bulduğu söylenemez çünkü şu anda sanatçıların haberlerini yapıyorum. Yine iç içeyim sanatla. Bir ucundan tuttum en nihayetinde.
“Üniversite hocamın, gazetecilik meslek aşkı bana da geçti”
Işıl Çalışkan’a daha sonra gazetecilik kararının nasıl şekillendiğini soruyoruz. Çalışkan, “Üniversiteye ilk adımım Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü ile oldu. Burada bölüm derslerimize giren hocam Nevin Ağır, gazeteciliği seçmemdeki en büyük tetikleyicimdi. Daha önce Hürriyet Gazetesi’nde çalışan hocamın meslek aşkı bana bir şekilde geçmişti. Orada gazeteciliği kafama koymuştum. Yurttaki arkadaşlarım rüyalarımda bile gazeteyi sayıkladığımı söyler (Gülüyor).” diyor.
İstanbul macerası başlıyor…
Çalışkan, İstanbul’da çalışma kararı sürecini kısaca şöyle açıkladı: “Elbette bu gazetecilik isteğinin bana verdiği yetkiyle okulum bitmeden staj girişimlerim başladı. Habertürk’e staj için kabul edilmiştim. Benden mutlusu yoktu tabii. Yurtta, birlikte kaldığım çok sevdiğim arkadaşım Sevde Şahin bana evini açmıştı. Burada başlayan İstanbul serüvenimin devamı kendiliğinden geldi. Okulumu İstanbul Üniversitesi’nde 4 yıllığa tamamlamak için hak kazandım.”
“Karar Gazetesi’nde kültür – sanat alanında çalışmaya kararlıydım”
Işıl Çalışkan, “Çifte Mutluluk” olarak nitelendirdiği, Karar Gazetesi günlerindeki kariyeri hakkında da şunları söyledi: “Okul ve gazete stajı bir süre birlikte devam etti. Gazeteciliği tahmin ettiğim gibi çok sevmiştim. Okulumu bitirdiğimde artık tam zamanlı bir işe girmenin vakti gelmişti. O zamanlar yeni açılan Karar Gazetesi’ne başvurdum. Görüşmede kültür sanat alanında çalışmak istediğim konusunda çok kararlıydım. Ve olumlu sonuçlandı. Sanatçılarla röportajlar yapmaya başladım. Gazeteciliğin kültür sanat alanı tahmin ettiğim gibi tam benlikti. Bendeki karşılığı çifte kavrulmuş mutluluk oldu (Gülüyor). Elbette zorlukları çoktu. Kalem tutmayı burada öğrendim desem abartı olmaz. Deneyimli gazetecilerin peşini bırakmadım hiç… Böyle hevesli olmam onların da hoşuna gidiyordu. Bana çok destek oldular.”
“Gazeteciliğin zorlu dönemine denk geldim”
Işıl Çalışkan’la röportajımızın ilerleyen bölümlerinde, taşradan gelip büyükşehir basın camiasında tutunmanın nasıl bir olgu olduğuna değinmesini istiyoruz. Çalışkan, yalnızca taşradan gelmiş olmanın değil basın camiasında tutunmak başlı başına zor olduğunun altını çiziyor. “Ben gazeteciliğin zorlu bir dönemine denk geldim. Günümüzde bu işi yapmak hem maddi hem manevi fedakârlıklar gerektiriyor. Çok istemezsen yolun başında eleniyorsun.” diyor.
“Daha yolun başındayım!”
BirGünGazetesi’nin kariyerindeki yeri ve önemi konusuna vurgu yaptığımızda Çalışkan, “Daha yolun başındayım. BirGün’le kariyerimin 5’inci yılında tanıştık. 1 buçuk yıldır da BirGün’de editörlük görevimi sürdürüyorum. Her gün sorumluluğumda olan bir sayfa var ve en güzel yanı haberler, röportajlar yapmak. BirGün gibi bir gazetede kültür sanatın nabzını tutmak şahane bir his tabii.”
“BirGün’de sanat haberleri, diğer haberlerden daha az önemsenmiyor”
“Kültür-sanat, politikadan, toplumsal meselelerden, ekonomiden ayrı bir şeymiş gibi değerlendiriliyor mu? Üvey evlat muamelesi görüyor mu?” şeklindeki sorumuza, nokta atışla vurgu yapan Çalışkan, “Ben Türkiye’de kültür sanat gazeteciliği yapılabilecek en iyi yerlerden birinde çalışıyorum. BirGün’de kültür sanat politikadan, ekonomiden daha az önemsenmiyor. Gazeteye ilk girdiğimde yayın koordinatörümüz Yaşar Aydın karakterimi sayfaya özgürce yansıtabileceğimi söylemişti. Ve öyle de oldu” şeklinde görüş belirtiyor.
“Kültür – sanatın medyada hak ettiği yerde olduğunu düşünmüyorum”
Ardından, “Kültür-sanatın medyada nasıl bir yeri var? Kültür-sanat haberciliği yapmanın zorlukları neler?” şeklindeki sorumuz geliyor. Işıl Çalışkan bu soruya da net bir yanıt vererek, şöyle diyor: “Kültür sanatın medyada hak ettiği yerde olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Kültür sanat haberlerini okuyucuya hakkıyla ulaştıran yayın organı bir elin parmaklarını geçmez. Aşkla bağlı olduğum bu alanda tutunabilmek için fazlaca mücadele verdim. Ve bu kadar işsiz meslektaşım varken şu anda bu işi yapabildiğim için şanslıyım. Sanırım temel zorluk bu işte var olabilmek.”
Kültür sanat faaliyetlerinde yaprak bile kıpırdamadığı pandemi sürecinde gazetecilik…
Röportajda sıra, pandemi sürecine ve bu süreçte gazetecilik yapmanın zorluklarına geliyor. Çalışkan bu zorlu süreci de şöyle açıklıyor: “BirGünGazetesi’nde editörlük yapmaya başladığımda henüz bir ay bile geçmeden ülkemizde korona görüldü. Salgın nedeniyle evlere kapandık. Tüm etkinlikler durdu ve her gün yayınlanması gereken bir gazete sayfası vardı. Kültür sanat dünyasında yaprağın kımıldamadığı zamanlara denk geldi benim serüvenim. En zorundan başlamış oldum, sonrasında, ‘Peki sanatçıların akıbeti ne olacak?’ diye kaygılanmaya başladım. Haberlerim de kaygılarım yönünde şekillendi. Onların mağduriyetini duyurmalıydım, bir faydam olmalıydı. Bir yılım böyle geçti. Sanılanın aksine çiçek böcek haberleriyle sınırlı değil kültür sanat haberciliği.”
“BirGün Gazetesi, kadın konularına duyarlı bir kurum”
Her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de cinsiyet ayrımına da değinen Işıl Çalışkan; “Kadın olmanın ekstra bir zorluğu var mı?” dediğimizde, yanıtı; “Hâlihazırda bir zorluğu olduğunu söyleyemem. BirGün gazetesi yaptığı haberlerden de anlaşılacağı gibi bu konuda duyarlı bir kurum. Hatta kadın sayfasının olduğu bir gazetede çalışıyorum, ne mutlu bana” oluyor.
“Edindiğim tecrübelerin, yolumu aydınlatacağına inanıyorum”
Işıl Çalışkan son olarak, gelecekle ilgili mesleki planlarını şöyle sıralıyor: “Öncelikle bulunduğum yere sımsıkı tutunuyorum. Buradan edindiğim tecrübelerin yolumu aydınlatacağına inanıyorum. Ülkenin el üstünde tutulması gereken sanatçıları var. Onların mücadelesi bizim mücadelemiz. Özgür basın, özgür bir gelecek umudumuz.”