“Yerli ve milli olmamak çok mu ayıp ?” / Ulaş DEMİRAY

“Yerli ve milli olmamak çok mu ayıp ?” / Ulaş DEMİRAY

Şimdilerde YERLİ ve MİLLİ olabilmek bir gereklilik ve bir marifetmiş gibi öne çıkarılıyor… Parti ideolojileri bu konu üzerinden yarıştırılarak, halk bu popülist kavramlarla etkilenmeye çalışılıyor. Halbuki gelinen dünyada, muz ve portakaldan başka milli ve yerli olan hiçbir şey kalmadı. Yerli ve milli olmayı öne çıkarmaya çalışanların, bu ülke insanına önerdikleri aile modeli bile artık "Arab aile yapısı"… Türk Hukuk Sistemi'nde AİHM kararlarının üstünlüğü açısından bakıldığında yargımız ve hukukumuz bile yerli ve milli sayılmaz.. Bir bakıma NATO emrinde olduğundan, pek çok silah ve araçları da dış ülkelerden temin edildiğinden Ordumuzun bile milli ve yerli olduğunu iddia etmek çok kolay değil…

***

Başka örnekler de verelim; Türk futbolu yıllar önce Derwal ile bugün de Jesus örneği ile büyük aşama kaydetmiştir. Bugün Milli takımımızın başında da YERLİ VE MİLLİ olmayan bir Alman teknik adam bulunmaktadır… Kaldı ki futbolun kendisi de yerli ve milli bir spor değildir. Mademki bu dünyada var olmak istiyoruz kendimizle yetinemeyiz. Dünyaya açılmadıkça, dünya çapındaki ustalarla bir araya gelmekten korktukça, “Her şeyin en iyisini biz biliriz” akılsızlığını MİLLİ VE YERLİ olarak isimlendirdikçe, ilimi, bilimi, teknolojiyi bulmak için Çin yollarına düşmek yerine NAS ve diğer din öğretileri ile çıkış yolları aradıkça ülke olarak her konuda savrulmak kaçınılmazdır.

***

Bugünün dünyasında ilim de, fen de, sanat da, spor da, kültür de insanlığın ortak malıdır. İlimin de, bilimin de yerlisini yeniden icat etmeye çalışmak, çağdaş dünya düzenine uymayan yeni ekonomi modeli, hukuk, usul, yöntem aramak boşuna zaman kaybıdır. Uygulanan yanlış ve saçma sapan bilim dışı ekonomi ve kalkınma modelini YERLİ VE MİLLİ diye yutturmaya çalışmak, bu ülkenin insanlarını aptal yerine koymaktır. CHP’nin 2 nci Yüzyıl Vizyon Belgesi’nin hazırlıklarına katkı veren yabancı bilim adamlarının varlığı “Yerli ve milli değil” diye eleştirilecek bir konu değildir. Aksine “İlim Çin’de bile olsa gidiniz” diye bildiğimiz peygamber emrine uygun bir seçenektir. Ne var ki yalnız dışardan değil, CHP’nin parti içinden bile bu tercihin YERLİ VE MİLLİ olmadığı yönünde cırtlak sesler şimdiden çıkmaya başlamıştır.

***

Dünyanın ekonomik düzeni artık bellidir. Klasik Liberal sistem, teknolojinin gelişmesi, iletişiminin akıl almaz boyutlarda ekonomiye yön vermesi sonucunda, bazılarının küfür gibi telaffuz ettiği NEOLİBERAL SİSTEM artık bu dünya düzenine verilen isimdir. Hayal kurmak elbette serbesttir. Ama vahşi kapitalizmden çok uzaklaşmış, daha sosyal, daha adil, fikir, din ve vicdan ile teşebbüs özgürlüğü olarak özetleyebileceğimiz bu yeni dünya düzenini beğensek de, beğenmesek de değiştirmek artık gerçekçi hiç kimsenin düşündüğü bir şey değil. Artık sol, sosyal demokrasi ve hatta sosyalizm bile bu düzen içerisinde yerini alarak işçinin, emekçinin, çalışanların haklarını çevreyi, doğayı bu sistem içerisinde korumak, en yüksek noktaya taşımak zorundadır. Soğuk savaş dönemlerinin sol kriterleri artık hayaldir, çare de değildir. Liberalizm nasıl teknoloji ve iletişim çağına göre evrilmek zorunda kalmışsa sol ve sosyal demokrasi de kendini yeniden yorumlamak ve yenilemek zorundadır..

***

En başta kendini solda sanan ulusalcılar ve eski tüfek solcular kendilerini yenilemelidirler. Ya da kamuculuk ve neoliberalizm’den ne anlamamız gerektiğini, bu neoliberalizmi kimlerin icad ettiğini bizlere anlatmalıdırlar. Neo liberalizm klasik liberalizmin önünde midir, gerisinde midir, daha mı iyidir, daha mı kötüdür? Kamuculuk nedir? Kamu ekonomide nereye kadar vardır? Hep beraber tartışmalıyız.. Ben ilk fırsatta bu konularda ne anladığımı yazarak sizlerle paylaşacağım. Siz de buyrun…

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER