2015 yılından itibaren ise sanatçı kişiliğinin ilk basamaklarına tırmanışına tanık olduk.
Gazete Saros olarak, sanat yaşamına kendi cümleleriyle tanıklık etmek amacıyla, kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik.
“GAZETE SAROS’UN İYİ GİTTİĞİNİ GÖZLEMLİYORUM”
Röportaja, gazetemiz hakkındaki düşüncelerini aktararak başlayan Dinçer, “Öncelikle şunu belirteyim, Gazete Saros’a yayın hayatında başarılar diliyorum. İnternet yayınından sonra geçen Eylül ayında da yazılı olarak basın hayatına geçti, hayırlı olsun. Gerçekten de iyi gittiğini gözlemliyorum ve daha da iyi olmasını temenni ediyorum.” Dedi.
SAMET SERDAR DİNÇER KİMDİR?
Öncelikle, “Samet Serdar Dinçer kimdir?” şeklindeki sorumuza, içten cevaplar veren Keşanlı idealist sanatçı, yaşam öyküsünü şöyle sıraladı: “İpsala’da doğdum, ilkokul ve ortaokulu da İpsala’da tamamladıktan sonra Edirne Lisesi’nde okudum. Eğitimime İstanbul Üniversitesi’nde devam ettikten sonra döndüm ve tekrar İpsala’da ticarete atıldım. Ardından ticaretimizi Keşan’a taşıdık ve akabinde biz de 1999 yılında ailecek Keşan’a taşındık.”
“KEŞAN’DA SİYASİ KARİYERİM BAŞLADI”
Keşan’ın hayatındaki önemine değinen Samet Serdar Dinçer, siyasi kariyer basamaklarını tek tek çıktığını ifade etti. Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Keşan’a gelir gelmez siyasi hayatım başladı. Dedemden, babamdan kalan Cumhuriyet Halk Partisi’ne gidip üyeliğimi yaptırdım ve Keşan’da aktif rol oynamaya başladım. Hemen 1 sene sonrasında da Keşan İlçe Gençlik Kolları Başkanı seçildim. Bu arada giyim mağazamız vardı, onun ticareti devam ederken benim askerlik dönemim denk geldi ve askere gittim, geldim. Döner dönmez yine gençlik kolları seçimi oldu ve yeniden başkan seçildim. Gençlik kolları başkanlığından hemen sonra ilçe yönetimine girdim. Sonra bir kez daha ilçe yönetimine seçildim. İlçe yönetimindeyken 2009 dönemindeki seçimlerde istifa edip belediye meclis üyeliğine aday oldum ve seçildim. Mart ayında belediye meclis üyeliğine seçildikten sonra da Mayıs ayında Anafartalarspor’a kulüp başkanı olarak seçildim. Bu görevlerim devam ederken de iki dönem Anafartalarspor’un kulüp başkanlığını yaptım ve Şeref Aldanmaz hocamla, oyuncularımla, ilk defa Edirne’de şampiyonluk yaşadık, yönetimimle, sonuçta bu sadece benlik bir olay değildi. Bu bir ekip işidir ve Edirne’de il şampiyonluğunu yaşadık. 2014’te belediye meclis üyeliğim bitti ve ben tekrar ilçe yönetimine seçildim.”
“2015 YILINDA MİLLETVEKİLİ ADAYI OLDUM”
Samet Serdar Dinçer, Edirne milletvekili adaylığı süreci ve yaşadığı şanssız bir isim benzerliği deneyimine de vurgu yaparak, “2015’te milletvekili aday adayı oldum. Bu süreçte de ön seçimde her ne kadar resmiyette yedinci olsam da gönüllerde beşinci oldum. Çünkü onda da enteresan bir olay yaşadım. Benim ismim Samet Serdar Dinçer ama beni tanıyanlar hep Serdar diye biliyorlar. Edirne’den bir de Serdar Yalçıner abim aday oldu. İsim benzerliği yüzünden ciddi oranda benim oylarım ona da gitti ve normalde beşinci olacakken yedinci oldum.” Dedi.
OYUNCULUK İSTEĞİ AĞIR BASIYOR…
Dinçer daha sonra, sıranın oyunculuğa geldiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi size ani bir karar gibi geliyor ama bunun yanında hem söyleşi programı olsun hem geceleri müzik programı olsun Keşan FM’de 9 yıl civarında programlar yaptım. Böyle çevremdekilerle küçük küçük konuşuyorduk “acaba oyunculuk nasıl olur?” diye ama az önce bahsettiğim gibi askerlikten döner dönmez gençlik kolları başkanı seçilmemle birlikte 2015 yılına kadar ben hep bir yerlerde yönetici konumundaydım ve hep bir sorumluluğum vardı. Seçilmişsiniz, o mevkiye neden geliyorsunuz; bir sorumluluk alıyorsunuz. Diyorsunuz ki ‘Ben bu sorumluluğu yerine getiririm.’ O yüzden de işimin yanında bu sorumluluğumu da yürütmeye çalıştım ve oyunculuğu düşünsem de böyle bir şeye kalkışamadım. Gidemedim, gidemezdim de çünkü insanlar size inanmışlar, görev vermişler; bu ilçe yöneticiliği olsun, belediye meclis üyeliği olsun, kulüp başkanlığı olsun. Ben bu görevlerimi layığıyla yerine getirdiğimi düşünüyorum. Sonrasında kafamda milletvekili adayı olmak vardı ama olmadı. İleride ne olacağı belli olmaz, hayat bu, ne getirdiği belli olmuyor, biliyorsunuz. Milletvekilliğine de aday adayı olduktan sonra seçilemeyip normal üye statüsüne düşünce hiçbir yerde bir görevim de kalmadı.”
SANAT BASAMAKLARINI TEKER TEKER ÇIKIYOR
Samet Serdar Dinçer, siyasetten sanata geçiş aşamasını ise şu sözlerle dile getirdi: “Kafamın köşesinde küçük bir yerde de olsa oyunculuk ile ilgili düşüncelerim vardı. Haziran’daki milletvekili aday adaylığı süreci de olmayınca kesin kararımı verdim ve 2015 yılından 2017 yılına kadar oyunculuk deneyimi kazanmak ve dizilerde oynamak için Keşan’dan İstanbul’a gidip geldim. 2017 yılında ise sanat hayatımı İstanbul’da sürdürmeye başladım. Ben 2015 yılı Ağustos ayından itibaren, Vahide Perçin’in ve eski eşi Altan Gördüm ile birlikte eğitim verdikleri 35.5 Akademi’de, 6 ay oyunculuk eğitimi aldım. Çok değerli hocalarımız vardı. O an için belki çok anlayamıyorsunuz ama dizilere, setlere gitmeye başladıkça size söyledikleri şeyleri buralarda uygulamaya başlıyorsunuz. Ama oyunculuk şöyle bir şey; en başta gerçekten heyecan olmuyor değil. Kamera karşısına geçiyorsunuz, çok zor. Ve binlerce insan oyuncu olmaya çalışıyor. Size bir rol denk geliyor ve o anda yeni başlayanlar için çok zor bir süreç. İsim yapmışlar hata yapabilir ama isim yapmamışların hata yapması bu sektörde çok da kabul edilmiyor, ondan sonra anında bitebiliyorlar. O yüzden ilk başlayanların stresi çok daha fazla oluyor. Çünkü ezber yapıyorsunuz, ezberinizle 30-40 kişinin önüne geçiyorsunuz o gün oynamaya çalışıyorsunuz ve karşınızda Türkiye’nin starları oluyor ve onların karşısında rolünüzü yapmaya çalışıyorsunuz.”
DİZİLERE MERHABA…
Dinçer, oyunculuk eğitiminin ardında dizi filmlerde yer almasını şöyle dile getirdi: “Benim ilk diyaloglu sahnem Elçin Sangu’yla beraberdi, İçerde’de Çağatay Ulusoy’laydı ve sonrasında da Vatanım Sensin’de Bergüzar Korel’leydi. Bunların hepsi Türkiye’de isim yapmış insanlar ve karşılarına geçtiğinizde heyecanlanıyorsunuz ister istemez. Şimdi yavaş yavaş yıllar geçtikçe deneyim kazandık. Deneyim kazanınca da ne oluyor; bu sefer çok daha rahat oyun vermeye başlıyorsunuz. En son Akıncı dizisinin 10. ve 11. bölümlerinde Babür karakterini canlandırdım.”
FİGÜRANLIK ÖNCESİ SET İŞÇİLİĞİ
Dizi film camiasına girmeden önce çok iyi gözlem yaptığının altını çizen Samet Serdar Dinçer, “Ben 35.5 Akademi’de eğitim alırken, dizi setlerine figüran olarak bile gitmedim. Figüran olarak göndereceklerdi, ajanslara yazıldım. İlk gideceğim gün dedim ki, ‘Beni figüran bile yollamayın, sadece sete yollayın.’ Ben önce sete gittim; ilk gün kameraman, oyuncular, figüranlar, yönetmen ne yapıyor ona baktım, hep arka planda gezdim. O da TRT’deki Yunus Emre dizisinin çekim setiydi. İlk defa bu sette figüran olarak oynadım, yoldan geçen askerlerden bir tanesiydim. Sonra birkaç defa Kiralık Aşk’ta figüran olarak oynadım. Hani derler ya, ‘Adım adım mı çıktın?’ diye, evet gerçekten adım adım çıktım. İlk adımda figüran bile değildim, ikinci adımda figüran olarak gittim, üçüncü adımda dedim, ‘Tamam, figüranlık bu. Gel, git, yap, et. Bana artık küçük diyaloglu sahneler lazım.”
DİZİLERDE PEŞPEŞE ROLLER…
Dinçer, daha sonra işlerin kolaylaştığına değinerek, şöyle devam etti: “Ondan sonra yine Kiralık Aşk dizisinde Elçin Sangu’yla ilk diyaloglu sahnem oldu. Onu yaptıktan sonra ardından Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da yine bir taksici rolü denk geldi. Sonrasında İçerde, Vatanım Sensin derken Can Yaman’ın başrolünde oynadığı Dolunay dizisinde 8 bölüm Tahir karakterini canlandırdım. İlk defa uzun soluklu dizim o denk geldi. Ama tabi daha acemiydim, tam olgunlaşmamıştım. Aslında çok büyük bir işmiş benim için ama şimdi daha iyi anlıyorum baktığımda. Onun verdiği bir heyecan vardı, ilk defa bir dizide uzun süreli bir rolüm oluyordu ve bir karakteri canlandırıyordum. Çok keyifliydi ve Can Yaman’la oynamak da çok güzeldi tabi ki.” Dedi.
BÖLÜM OYUNCULUKLARI DEVAM EDİYOR
35 kadar dizide rol aldığına kayıt düşen Samet Serdar Dinçer, Dolunay bittikten sonra yine bölüm oyunculuklarına devam ettiğini kaydederek şöyle dedi; “Hep kendimi geliştirmek için uğraştım çünkü çok zor bir sektör. Sürekli kendinizi geliştirmeniz, üzerine katmanız gerekiyor ve setleri görmeniz gerekiyor. Böyle yavaş yavaş 35 dizide bölüm oyuncusu olarak oynadım. Söz dizisi vardı mesela, hatta Keşanlı karakteri vardı orada, onun karşısında oynamıştım, o zaman Keşan’daki gazeteler de haberini yapmışlardı sağ olsunlar “Keşanlı karakterinin karşısında bir Keşanlı” diye. Sonra böyle sürerken Ramo dizisinde 6 bölüm oynadım, Cihangir’in koruması rolündeydim. Bunların arasında çok güzel bölüm oyunculuğu yaptığım diziler vardı. Mesela bir tanesi Meleklerin Aşkı dizisiydi, çok güzeldi, çok keyif almıştım ve bir de Hekimoğlu dizisindeydim. Onda da sivil polis karakterini canlandırmıştım. Bölüm oyunculukları devam ederken şimdi en son Akıncı dizisinde 2 bölüm de olsa aldığım en güzel roldü diyebilirim. Aşağı yukarı 5 yıllık bir geçmişim var bu süreçte, en güzel rollerden biriydi; hem oyunculuk anlamında kendimi gösterebileceğim hem de diyaloğu çok fazla olan bir roldü. Normalde bir dizinin bir bölümünde 1 ya da 2 defa çıkıyordum bitiyordu. Bunda 6 ayrı sahnede rolüm vardı. Tabi beni sevenler, eşim dostum hep diyordu, ‘Çok kısa çıkıyorsun, izlemeye doyamıyoruz.’ diye. Onlar için de böyle uzun olarak izleme fırsatı oldu.”
SOSYAL MEDYADA BÜYÜK İLGİ VAR
Dinçer, “Şunu da belirtmek isterim; sadece Keşan değil, İpsala, Enez, Edirne, Uzunköprü yani tanıdığım bu bölgedeki herkes görüntülerimi sosyal medyada paylaştığım için çok ilgi gösterdi. Bu ilgiden dolayı da hepsine tek tek çok teşekkür ediyorum. Bunlar beni çok mutlu ediyor, daha da motive ediyor. Umarım bu Akıncı dizisindeki rolüm daha başka ve iyi rollere kapı açar. Daha da iyi olacağına inanıyorum.” Dedi.
“ARTIK MENAJERLE ÇALIŞMAK İSTİYORUM”
Bu süreçte hep ajanslarla çalıştığına değinen Samet Serdar Dinçer, geleceğe yönelik görüşlerini de şöyle özetledi. “Birkaç ajansta ismim var. Onlar bana iş buluyorlar ancak şu an hedefim bir menajerle anlaşmak, onun aracılığıyla dizilere gitmek. Bir menajerle çalıştığınızda sadece size o kişi vasıtasıyla ulaşabiliyorlar, 4-5 yerde ‘Burada da bu var, şurada da şu var.’ demiyorlar. O zaman daha kıymetli oluyor. Şimdiye kadar neden menajere gitmedin derseniz de, gerçekten zor bir sektör, adım adım gelmem, içselleştirmem, kendimi yeterli bulmam gerekiyordu. Babür karakteriyle birlikte, ‘Evet artık ben bu işi yapıyorum, ben bu iş için yeterliyim.’ diyebiliyorum kendimce de. O yüzden de önümüzdeki süreçte benim anlaşabileceğim, piyasada da sevilen ve iyi ilişkiler kurabilen bir menajer bulacağım, çünkü biliyorsunuz ki menajer çok önemli. Mesela bir menajer bulup diyorsunuz ki ‘Tamam seninle çalışacağım’, bir bakıyorsunuz ki işleriniz kesiliyor, 1-2 sene iş alamayan insanlar olabiliyor. O anlamda da menajer çok önemli. Gittiğimde en azından bana 1-2 ay içerisinde güzel, sürekli yol alınabilecek bir dizidir ya da sinema filmidir bunları ayarlayabilecek olmalı. Sonuçta ben artık bunları yapabileceğimi düşünüyorum. Oyunculuk anlamında şu anki hedefim bu. Daha sonra da daha iyi roller, mesela bir dizide daha sürekli bir karakter olmak isterim ki sevenlerimiz, bizi izleyenler, takip edenler de keyifle otursun izlesin. Çünkü az önce de dediğim gibi çok güzel sözler duydum, çok güzel tepkiler aldım bu yüzden çok mutlu oldum.
“BU İŞTEN PARA DA KAZANMAYA BAŞLADIM”
Dinçer, “Bu işten para kazanıyor musunuz?” şeklindeki sorumuza, “Evet kazanıyorum. Ama bu süreçten sonra, beklediğimiz bir seviye var. Eğer o seviyenin biraz daha üstüne çıkarabilirsem maddi anlamda daha da tatmin edici olur. O dediğim seviye zaten çok önemli, oraya geldim. Umarım olur. Şu anda ilk başladığıma göre tabii ki çok daha iyi durumda.” Dedi.
“PANDEMİ SÜRECİ SEKTÖRÜ ÇOK ETKİLEMEDİ”
Pandemi sürecinde, dizi film sektörünü de değerlendiren Samet Serdar Dinçer, şu görüşlere yer erdi: “Pandemi süreci açıkçası sektörü çok da etkilemedi. Çünkü diziler devam etti. Her diziye bir ambulans ve görevli hemşire verdiler. Her hemşire sürekli kontrol yaptı. Sahnenizi oynuyorsunuz, biter bitmez maskenizi takıyorsunuz. Ateşinizi, ara verince, yemek yerken, otururken sürekli ölçüyorlar. Bazı dizilerde arada test de yaptılar. Bunları özellikle dizi setlerinde zorunlu kıldılar. Bunlar yapıldığı takdirde sorun çıkmıyorsa diziler devam etti. Mesela Ramo dizisi bu pandemi sürecinde oldu. Daha sonra Seksenler dizisinde bir bölüm oynadım, o da pandemi sürecindeydi. Şimdi Akıncı dizisi de aynı şekilde.
“RASİM ÖZTEKİN’İ SAYGIYLA ANIYORUM”
Sözlerinin devamında yakın zamanda kaybettiğimiz ünlü sanatçı Rasim Öztekin’i saygıyla anan Dinçer, “Rasim Öztekin’i de kaybettik maalesef nur içinde yatsın. Türkiye’nin çok önemli bir sanatçısıydı. Kavuğu aldı ve bir daha sahneye çıkamadı, hastalığı nüksetti ve sahneye hiç çıkamadan kavuğu Şevket Çoruh’a devretmek zorunda kaldı. O da biliyorsunuz ki bütün varını yoğunu koyarak Baba Sahne diye bir tiyatro kurdu. Şevket Çoruh’u takdir ederek izliyorum. Sanata çok büyük yatırım yapan ve o kavuğu da geçekten hak eden biri.” Dedi.
“SAHTE AJANSLARA KANMASINLAR!”
Dizi filmlerde oynamak isteyen gençleri kandıran sahte ajanslara itibar edilmemesini isteyen Samet Serdar Dinçer, konuya, şu şeklide dikkat çekti: “Şunu da özellikle söyleyeyim, ajanslardan başvuranlar oluyormuş ve bazen insanları ‘Seçildiniz gelin.’ diye arayanlar oluyormuş. Araştırmadan sormadan bunlara para yatıranlar oluyor, bunu kesinlikle yapmasınlar.”
“OYUNCU OLMAK İSTİYORSANIZ MUTLAKA İSTANBUL’DA YAŞAMALISINIZ”
Dinçer, daha sonra, “Oyuncu olmak istiyorsanız kesinlikle İstanbul’da yaşıyor olmanız lazım. Kendinizi kanıtladıktan sonra istediğiniz yerde yaşayabilirsiniz çünkü bu sefer iş size geliyor ve maddi anlamda tatmin eden bir iş oluyor. “Ama ben gidip figüran olayım, beni çağırdılar.” dediklerinde sizi figüran olarak çağırıyorlar. Figüranlara verdikleri paralar da günlük bir harcamaya bile yetmeyecek kadar az. Yaklaşık bir 10-12 saati gözden çıkarın hatta 18 saat kalanlar oluyor setlerde, o kadar yolu gidin, sonra Keşan’a dönün; kolay iş değil. Ben bunu 1-2 defa yaptım. Çünkü dedim ki, “Madem bu işe başladım evet bunu yapmam lazım.” Hiç unutmuyorum, bir kere akşam 21.00’da aradılar, sabah 05.00 otobüsüne bindim ve Diriliş Ertuğrul’a figüran olarak gittim ve geri döndüm. Harcadığım para, kazandığımdan çok daha fazlaydı aslında ama dedim madem bu işe gönlümü verdim, o zaman bunları yapacağım. Birkaç kere figüran gittikten sonra zaten işler biraz daha da tutmaya başlayınca Keşan’da işlettiğim kafemi de kapattım, kafe açıkken ben aslında oyunculuğa başladım. Hafta sonları gidip geliyordum, eğitimimi öyle alıyordum, sonra iş olduğunda da gidiyordum. Baktım biraz orası da tutmaya başladı, İstanbul’a yerleştim ve orada yaşamaya başladım.” Dedi.
“İNSANLAR, NE YAPMAK İSTİYORLARSA ONU YAPSINLAR!”
İnsanların, mutlu olacakları işi yapmasından yana olduğunu da ifade eden Samet Serdar Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece oyunculuk anlamında değil, insanlar ne yapmak istiyorsa, içinden ne geliyorsa, ne merakı varsa onu yapsınlar. Sonuçta hayat kısa. Ben her zaman için insanların zevk aldıkları ve mutlu oldukları işi yapmasından yanayım. Bu sefer mutlu olunca o işi iyi yapıyorlar. Zaten mutlusun o işi yaparken, bu sefer zorunluluk gibi olmadığı için daha keyifle yapıyorsun o işi. Oyunculuğu düşünenler varsa bir kere kesin bırakmamaları lazım. Ben gittim, olmadı, dememeliler. Sıkı sıkıya kendilerine inanıp, ben bu işi başaracağım demeleri lazım, gidip oyunculuk eğitimi almaları lazım. Sonra setlere yavaş yavaş gide gele, insanlarla güzel anlaşarak, önce ajanslarla başlayarak, ajanstakilerle güzel diyaloglar kurarak, saygıyla ve sevgiyle yaklaşarak başlasınlar. Bir kere en az 2-3 sene ayırmak gerekiyor bu iş için, ondan sonra bir şeyler yoluna oturmaya başlıyor. 5 yılın sonunda içime sinen, çok iyi düşündüğüm ve memnun olduğum bir rol gerçekleşti. Kolay bir iş değil gerçekten. Kamera karşısına çıkınca binlerce hatta milyonlarca insanın sizi izleyeceğini düşünüyorsunuz ve onun baskısı oluyor ister istemez. Zamanla tam alışıyorsunuz, ondan sonra da artık kendi rolünüzü yapmaya başlıyorsunuz. Hangi iş olursa olsun yarıda bırakmamak önemli. İnanmak ve başaracağım diyerek yola çıkmak başarıyı getiriyor.”
“OYUNCULUĞUN YAŞI YOK, HER YAŞTAN OYUNCU ROLÜ VAR”
Dinçer, “Oyunculuğa başlamanın bir yaşı var mı? Şeklindeki sorumuza da şu yanıtı verdi: “Çok güzel bir soru sordunuz teşekkür ederim. Bunu bazen söyleyenler oluyor ‘acaba geç mi kaldın’ diye. Ben 38 yaşından sonra gittim oyunculukla uğraşmaya başladım. Öncelikle şunu demek istiyorum; yaptığınız herhangi bir işe ne zaman başlıyorsanız bana göre zamanı o zamandır. O zaman denk gelmiş, şartlar o zaman uymuş ve başlamışsınız. Onun dışında, evet daha erken gidebilirdim ama neden gitmedim; burada sorumluluklarım vardı. Bu sefer oraya gitseydim bunları yaşamayacaktım, burada o insanlarla diyalogları kuramayacaktım. Bu anlamda bu geçmişimden dolayı da çok mutluyum. Bundan sonra da oyunculuk anlamında bir yerlere gelmeye başladım, bakarsınız daha da iyi yerlere gelirim. O zaman onu da başarmış olurum. O yüzden aslında hiçbir şey için geç değil. Bir de yaş anlamında benden bile daha geç yaşta başlayan birçok oyuncu var. Hatta yanılmıyorsam, Çukur dizisinde Ercan Kesal doktor ve 46-47 yaşından sonra oyunculuğa başlamış. Hayatta ne görüyorsanız oyunculuk anlamında da o vardır. Hayatta yaşlı insan varsa yaşlı oyuncu da vardır, bebek varsa bebek de vardır. 40 yaşında insan olursa da 40 yaşında insan lazımdır. O açıdan yaşla kesinlikle alakası yok. Hatta şöyle bir şey demek istiyorum; ben eğitim almaya gittiğimde benimle birlikte sınıfta 15-16 kişi vardı yanılmıyorsam. Tabi yaş olarak en büyükleri bendim. 20-21 yaşında genç arkadaşlarımızla birlikte eğitim aldım. Sonra bu sınıftan şu anda oyunculukla uğraşan bir tek ben varım. Onların yaşı genç olmasına rağmen uğraşmadılar.”
“BAŞARACAĞIMA İNANIYORDUM”
“Dizi filmlerde ilk rollerime çıkmaya başladığımda başaracağıma inanıyordum.” diyen Samet Serdar Dinçer, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Çok zor bir süreç olacağını ve zaman alacağını biliyordum ama başaracağıma da inanıyordum. Kiralık Aşk dizisindeki diyaloglu sahnemde çok heyecanlandım ve ‘Bu işi yapamayabilirim dedim?’ öyle bir anım oldu. Ama onu çabuk atlattım, hemen akabinde ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’dan teklif de yapılınca kendime güvenim geldi. Ama o çok ciddi bir kırılma noktasıydı ve o kırılma noktasını yaşım olmasaydı belki atlatamazdım. Eğitim aldığımız sınıflarda kamera önünde oyun sergiledik, daha orda heyecan ve stres yaptıkları için bu sefer ‘Burada bu stresi yapıyorsam setlerde ben bunu hiç yapamam.’ diyerek ciddi anlamda vazgeçenler oldu. Daha genç yaşta gitseydim belki de başlayacaktım ama o kardeşlerim gibi, ‘Ben bunu yapamam.’ deyip ben de şu an vazgeçmiştim ve oyunculuk namına hiçbir şey yapmıyordum, uzaktan izliyordum. Bir zamanlar ben de niyet etmiştim ama olmadı, diye düşünebilirdim. O yüzden bir şey gerçekleşiyorsa zaman, o zamandır bence. Onun için şu an mutluyum ve hiç de düşünmüyorum daha erken başlasaydım diye. Demek ki bu zamanda gitmem gerekiyormuş ve bu zamanda gittim. Umarım bundan sonraki süreçte daha iyi rollerde ve sürekli dizilerde oynarım. Tek temennim bu.”
Sonay CAN