Geçen cuma günü, Orçun Oğuz ile yaptığımız Lüleburgaz gezimiz, sadece bir iş seyahati olarak kalmadı. Küçük bir rota değişikliğiyle, hem kültür hem de turizm turuna dönüştü.
ÇÖPKÖY...
Uzunköprü'ye varmadan, daha önceki Pehlivanköy rotamız yerine Çöpköy üzerinden bir gezi gerçekleştirdik. Neden hala Çöpköy diye bir isim bir beldeye layık görülür anlamış değilim. Ya da insanlar, yaşadıkları yere neden Çöpköy der ve bu ismi kabul ederler?
HAYRABOLU
Bir sonraki durağımız Hayrabolu'ydu. Buradan geçerken Zeki Ertem
yoldaşın memleketinde olmanın hüznüyle dolduk. Araç park edecek yerin olmamasını bahane ederek kısa sürede oradan ayrıldık. Dönüşte ise aynı mazeretle, o meşhur Hayrabolu tatlısının tadına bile bakamadık.
ŞALGAMLI - LAHANA - PANCARKÖY
Hayrabolu'dayken, sebze adlı köyler adeta resmigeçit yaptı. Güneyimizdeki Şalgamlı Köyü zaten arkamızda kalmıştı. Kuzeyimizde ise resmi adı Lahana, halk arasında ise Lahana Köyü ilginç ismiyle beynimize kazındı. Bir garip köy ismi daha, deyip geçtik. Pancarköy'den ise dönüş rotamızda bahsedeceğim.
ALPULLU
Alpullu ise Cumhuriyet döneminden kalma güzelliğindeydi. Atatürk devrimlerinin izlerini taşıyordu. Yakın zamanda ise şeker fabrikasının özelleştirilmesiyle ülke gündemine gelmişti. Alpullu binaları, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını yansıtan bir film platosu gibiydi. Şimdi değil de o yıllarda yaşamak belki de daha güzel olurdu. Kurtuluş Savaşı bitmiş, devrimler peşpeşe gerçekleştirilmiş, özgürlük dolu yılların Türkiye’si kimbilir ne güzeldi?
LÜLEBURGAZ
Lüleburgaz, büyük ama bir büyükşehir görünümünde değil. Sakinliğini koruyabilmiş, tertemiz bir yerleşim merkezi. Burada bir açılışa katılıp, istemeden kalabalıklara girmek zorunda kalsak bile, önlemlerimiz sıkıydı. Ardından Cevahir Şentürk yoldaşı ziyaret ettik. 12 Eylül döneminde, devrimci mücadelemizde, düşüncelerimiz biraz farklı olsa bile yoldaşlık yaptığım değerli bir emekçiydi.
PANCARKÖY ŞEHİTLİĞİ
Dönüşte ise beni bir sürpriz bekliyordu. Daha önce bu rotayı birçok gez geçmiş Orçun Oğuz, Pancarköy yakınlarında yoldan ayrılıp otomobili sağa kırdı. Ben, Şalgam ve lahana gibi bir başka sebze adını almış Pancarköy'ü görmeye hazırlanırken, birdenbire karşımıza Pancarköy Şehitliği çıktı. Buraya sapmasaydık, belki de şimdiye kadar haberimin bile olmadığı, yakın tarihimizin bir askeri trajedisinden bihaber, geçip gidecektik. Bu nedenle kendisine teşekkür ederim.
SİNANKÖY - MİMAR SİNAN KÖPRÜSÜ
Biz Pancarköy Şehitliği'nin öyküsünün etkisi altındayken, Sinanköy çıkışındaki bir başka tarihi köprüyü, Mimar Sinan Köprüsü'nün de yanından geçip gidecektik. O kadar gezginliğim var, Trakya'yı bildiğimi sanırdım ama belki birkaç kez yanından geçmiş bile olabilirim ama bu köprüyü neden daha önce görmedim diye kendime kızdım. Alpullu - Hayrabolu Karayolu'nda Sinanköy çıkışındaki bu köprüyü geçtikten sonra fark ettik ama az ileriden dönüp, paralel yoldan yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşıp, güzel fotoğraflar çektik.
MALKARA
Hayrabolu'ya Uzunköprü üzerinden gelmiştik, dönüşte ise Hayrabolu - Malkara yoluyla Keşan'a ulaşmak için rotamızı yine biraz değiştirdik. Tam, "Kısaca güzel bir gezi oldu." dedik ama, gün henüz bitmemişti. Malkara'nın bize kötü bir sürpriz hazırladığından habersiz Keşan ve İpsala'daki evlerimize döndük ancak, Malkaralı gazeteci arkadaşım Alper Eral'ın, yakalandığı koronayı yenemeyerek, Çorlu'da vefat ettiği haberi sosyal medyada yankılandı. Benden 3-4 yaş küçüktü, gazeteciliğe de benden 3-4 yıl önce başlamıştı. Bu büyük bir deneyimdi. Kendisinden önemli mesleki dersler aldım. Hem meslektaş, hem arkadaş hem de 40 yıllık dosttuk. Kısaca, acısıyla tatlısıyla bir güne ne kadar çok şey sığdırdık.
SONAY CAN