"Kasım ayında, İpsala’ya kara bulutlar çöktü" (Orçun Oğuz)

"Kasım ayında, İpsala’ya kara bulutlar çöktü" (Orçun Oğuz)


8 Kasım Pazar günü yaşadığımız tekne faciasının ardından üzerine bir de değerli dostum Yılmaz Bayraktar’ın yaşadığı bisiklet kazası acımıza tuz biber ekti.
Kasım ayı başında yaşadığımız tekne faciasının yarası hala kapanmadı seneler boyunca da kapanmayacak.
İleride çok iyi bir mobilya ustası olacağına inandığım, temiz kalpli, güler yüzlü kardeşim Hasan Soydan ve her zaman iyilik düşünen, tütün dükkanının önünden her geçişimde güler yüzü ile içimizi ısıtan Kemal Abay ağabeyimize ölüm hiç yakışmadı.
Aynı kazada kurtulan Murat Erden ve Uğur Soydan arkadaşlarıma ise ne desem, ne diyeceğim bilemiyorum.
Geçmiş olsun desem olmaz, başımız sağolsun desem olmaz.
O kadar derin, o kadar büyük bir yara açtı ki bu tekne kazası..
Evet, hayat belki devam edecek.
Evet, ediyor da.
Herkesin sorumlulukları var, mücadele alanı var ama çok erken vedalar oldu.
Ve resmen İpsala’mızın üzerine kara bulutlar çöktü.
Ve yine içimizi yakan bir olay, Kemal Abay ağabeyimizin cenazesinin henüz defnedilmemiş, toprağa verilmemiş olması.
Şu anda bu konuyla ilgili sayısız soru ve telefon alıyorum.
Cenazenin halen teslim alınamaması noktasında bazı maddi rakamlar, bazı iddialar dolaşılıyor.
Ve diyorum ki, kendi kendime.
Devletimiz güçlüdür, iş maddiyat olsaydı, bu işi en kötü ihtimalle devletimiz çoktan çözerdi.
Tam kara bulutlar, İpsala’nın üzerine çökmüşken hemen ardından yine bir Pazar günü, yine bir kara Pazar canımız sıkıldı, moralimiz bozuldu.
Herkesin iyiliğine koşan, yüreğinde insan sevgisi barındıran, benim her zor anımda, yalnızlığımda, mutluluğumda yanımda olan, değerli kardeşim Yılmaz’ın bisiklet kazası geçirdiğini öğrendim.
Öğrenmez olaydım.
Vakit geçmiyor.
Yılmaz’ın uyanmasını bekliyoruz.
Hala yoğun bakımda.
Bu arada hem tekne faciası hem de bisiklet kazasıyla ilgili, gerek ilçeden gerekse ilçe dışında yaşayan İpsalalılar’dan çok sayıda telefon aldım.
“Orçun, Yılmaz için ne yapabiliriz, gerekirse kaymakamlık, belediye, bizler seferber olalım, özel bir hastaneye naklettirelim” deyip, bununla ilgili çok ciddi rakamlar vermeye hazır olanlar bile var.
Onun dışında yine İstanbul’da ikili ilişkileriyle, çok önemli kamu hastanelerinde, eğitim araştırma hastanelerinde profesörlerle görüşüp; “Orçun kardeşim, Yılmaz’ı İstanbul’a naklettirelim, ne gerekiyorsa yapalım” diyen de var.
Bu kadar acının, moralsizliğin üzerine bu gelişmeler, telefonlar yaramı iyileştirmedi ama bir nebze de olsa acımı dindirdi diyebilirim.
En azından hala birlikte başarabileceğimizi, sahiplenme duygumuzu, yardımseverliği, yol arkadaşlığını unutmamışız.
Asla vazgeçmeyeceğiz.
Yılmaz Bayraktar arkadaşımız, kardeşimiz için umut ışığı devam ediyor.
Bir aksilik çıkmazsa Cuma günü öğle saatlerinde doktoru bir kez daha değerlendirmede bulunacak.
Dualarımız seninle Yılmaz, mekanınız cennet olsun Hasan kardeşim, Kemal ağabeyim…

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER