Neyse ki şimdilerde azaldı… Yakın zamana kadar “Kılıçdaroğlu” dendiğinde burun kıvıran, yeterli bulmayan, değil Cumhurbaşkanlığına, CHP’ye bile yakıştıramayan ÇOK BİLEN oldukça önemli bir kitle vardı. Daha çok AKP ağzı ile konuşan,10 yılda bilmem kaç seçim kaybettiğini göstererek senaryo yazmaya çalışan bu kitleye “Yahu 25 yıl sonra Ankara’yı, İstanbul’u kazanan CHP’nin başındaki adam Kılıçdaroğlu değil mi?” dendiğinde de “O kazanmadı, şunlar şunlar olmasaydı kazanamazdı” gibi yanıtları hazır olanlar için Kılıçdaroğlu’nu anlatmak çok da kolay değil ama yine de denemekte de yarar var.
***
Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olduğunda iktidara hazır, tıkır tıkır işleyen, ideolojisi belli bir parti falan bulmadı. Aksine, partiye çöreklenmiş, BAYKALCI, pek çoğu ulusalcı / laikçi(*) askeri vesayetçi bir kitlenin ortasına düştü.. İsimleri tek tek saymaya gerek yok. Merak ederseniz, şimdilerde onları yandaş TV kanallarında CHP aleyhine atıp tutarken görebilirsiniz. Neyse ki o ilk zamanlarda Kılıçdaroğlu’nun en büyük destekçileri parti tabanı ve kamuoyu idi. Seçim kazanmamaya ahdetmiş Baykal kadrolarıyla girilen seçimler elbette başarısızlıkla sonuçlandı.
***
Bu kadroların ayıklanması ve partinin arındırılması süreci devam ederken Kılıçdaroğlu bir gerçeği yakaladı ve o yolda yürümeye başladı. Gerçi bu yol uzundu ama gerçekçiydi. Bu görüş, ülkemizde bir sol partinin ve CHP’nin tek başına iktidar olmasının bir hayalden öteye gidemeyeceği gerçeğine dayanıyordu. Kılıçdaroğlu bu amaçla her fırsatta ittifak arayışlarına başladı. Önceleri iktidara karşı ittifak yapılabilecek tek parti ise MHP idi. HDP o dönemlerde hem oldukça kriminal bir kimlik taşıyor, hem de ÇÖZÜM SÜRECİ nedeniyle AKP’ye daha yakın duruyordu. Bu aşamada ilk ittifak modeli için Ekmeleddin İhsanoğlu adaylığında bir deneme yaşandı. MHP ile ortak belirlenen bu modelin amacı elbette sadece Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmekten ibaretti. Ekmeleddin bey değil, kim olursa olsun AKP’nin ve özellikle Erdoğan’ın o dönemdeki ağırlığı karşısında sürpriz bir sonuç beklemek zaten mümkün değildi. Ayrı aday çıkaran HDP de aday çıkarmayıp Ekmeleddin beyi desteklese bile sonuç değişmeyecekti. Ama önemli bir denemeydi. Hiç yoksa MHP gibi CHP’ye çok uzak bir kitleye “Niye birlikte olmayalım?” mesajı verilmiş oldu. Cumhurbaşkanının SEMBOLİK olduğu o dönemde seçim kazanılsaydı Erdoğan’ın yolu daha o dönemde kesilmiş olacaktı. Bu sonucu almak için “Ekmeleddin ya da bir başkası” ama MHP’li bir adayın gösterilmesi şarttı.
***
FETÖ ihaneti sonrası MHP ani bir dönüş yaparak AKP ile ortaklığının temelini attı. MHP, İYİ Parti’nin kuruluşunu ve seçime girmesini engellemek karşılığında AKP’nin Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurulmasına destek verdi, hatta mimarı oldu. Kılıçdaroğlu bu aşamada CHP’den 20 Milletvekili ödünç vererek İYİ Parti’nin grup kurabilmesini ve seçime girmesini sağladı. Bu gerçekten ülkenin makus talihini değiştiren yolun başlangıcı olarak çok güzel bir önderlik örneği idi. Oluşturulan bu güven ve birliktelikle oluşturulan ittifak sayesinde 2019 seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara olmak 11 büyükşehirde seçimler kazanıldı. Bu başarının gerçek mimarı da Kemal Kılıçdaroğlu idi.
***
Bu başarının verdiği umutla, 2019 Yerel Seçimleri sonrasında ittifakın sürdürülmesi ve genişletilmesi yine Kılıçdaroğlu’nun güvenilir kişiliği ile sağlandı. Ülkenin tüm siyasi renkleri bir araya gelerek Demokrasi, adalet, liyakat, sosyal devlet gibi en çağdaş kavramlarla 2 yılı aşkın bir süre iktidara hazırlandılar. Gençlerle dans ederek popülizm yaparak oy devşirmek yerine “Çocukların yatağa aç girmeyeceği, gençlerin bu ülkede geleceğe güvenle bakarak mutlu yaşamaları” için yeniden bir ülke yaratmanın bilimsel ve sürdürülebilir yol ve yöntemlerini belirlediler. Bu yöntem ve varılan sonuç cumhuriyetimizin Kuruluşundan sonra ülkemizdeki en önemli demokrasi projesidir, bir silahsız kansız devrimdir ve mimarı da Kılıçdaroğlu’dur.
Yok “Egemen güçler şöyle istiyormuş, böyle istiyormuş da, bu güçler artık RTE’yi devirmek için çalışıyormuş da onun için Kılıçdaroğlu’nu parlatıyorlarmış” gibi sol gevezelikler ise aymazlıktır, utanmazlıktır. Bu ülkenin insanlarını aşağılamaktır. Kılıçdaroğlu’nu anlamamakta direnmektir.
***
Bu ülkede şeker de vardı, yağ da vardı, irmik de vardı… Ama helvacı yoktu.. Neyse ki şimdi Kılıçdaroğlu var..
ADALET YÜRÜYÜŞÜ ise Kılıçdaroğlu'nun yarattığı Dünya tarihine girmiş bir destandır ki, anlatmak bu sayfalara sığmaz.
(*) Laikçi : Bunlar için demokrasi lükstür. Olsa da olur, olmasa da olur. Bunlar için önemli olan elit bir kesim olarak bu ülkede statülerini korumaktan ibarettir. Laikliğin korunması için demokrasinin değil askeri vesayetin önemine inanırlar. Irkçı değiliz derler ama ırkçıdırlar.