“Söylenecek ne çok söz var” İbrahim UYSAL

“Söylenecek ne çok söz var” İbrahim UYSAL

Bir hafta önce tüm dünyayı derinden etkileyen, savaşın yapıldığı toprakları kana bulayacak Ukrayna ile Rusya Devletleri arasında bir savaş başladı. Ama bunun o kadar tarafı da çok ki.

Bir gün önce 28 Şubat. Tarih de garip bir süreç. 1997 yılının 28 Şubat'ı "İrtica ile Mücadele" diye bir süreci başlattı, irtica değil ama başlatanlar ve ülke bu sürecin altında kaldı.

Aradan tam 25 yıl geçti. Bu kez de Demokrasi, Çok Partili Parlamenter Sistem ve Demokratik Anayasa ile ilgili, doğrudan 6 parti, dolaylı olarak da bu sürece inanan partiler destek verdiler.

"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi", 16 Nisan 2017'de, %51,41 Halk Oylaması ile kabul edildi ve % 48,59 ret oyuna karşın, 9 Temmuz 2018'de de uygulamaya başlanıldı. Sistem ile ilgili olarak, bu kez de;

Toplumsal muhalefet sayılabilecek tüm parti ve örgütlü güçlerce, "Güçlendirilmiş parlamenter sistem" vaat edilerek, 6 (CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi) Partinin Genel Başkan ve temsilcileri, ortak bir bildiri yayınladılar.

Bu da güzel.

Ya, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ile iktidardan indirilip, idam edilen Başbakan ve Bakanların intikamı sayılan ve 6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz Gezmiş'in doğum günü olan "28 Şubat"ta ise, herkes bir başka buruk acı yaşadı.

Bazı ülkede sadece etkililer değil, hem etkili yetkililer hem de sıradan vatandaşlar da öyle karınlarından konuşmayı seviyorlar ki.

Örnek, gün geliyor, "Lozan 100 yıllık" oluyor, gün geliyor temel taşımız. Birden İstanbul'un Boğazını sıkmak, villalar, saraylar, yalılar, rant kapısı yapmak için başka bir "boğaz" yapmak akla geliyor;

Rusya, Ukrayna ile Savaşa tutuşuyor. Bu kez de yine MONTRÖ akla geliyor ve bilen de, bilmeyen de, aklı eren, ermeyen de, ya da ağzı olan, karnından konuşan da başlıyor konuşmaya.

Dün başka türlü konuşanlar, yarın bambaşka bir konuşma ile karşınıza çıkabiliyorlar. Ama ortada Demirel gibi yürekliler olmadığından "Dün, dündür, bugün de bu gündür" diyemiyorlar.

İşin daha da enteresanı, son dönemlerde özellikle sivil toplum kesimlerinde, içten içe ülke sorunlarının çözümleri ile ilgili bir çaba var. Ben bile son on gündür beş-altı son derece nitelikli salon ve zoom internet ortamı toplantısına katıldım.

Katılanların inceden inceye araştırıp hazırladıkları rapor ve yaptıkları toplantı konuşmaları siyasilerce not ediliyor ama, herkes "gönlüne göre" ve anladığı ve işine geldiği gibi alıp kendi siyasi süreçlerine taşıyorlar.

Nasıl şu an, Ukrayna-Rusya Savaşı var ve bunun da o kadar ilgili ve ilişkili taraftarı var ise ve sonunun ne olacağı konusunda herkesin kafası karışık ise, Ülke siyasilerinin eylem ve söylemleri konusunda da; halkın da, muhalefetin de, iktidarın da ayrı ayrı kafaları karışık.

Halk arasında çok sıradan söylenen ama çok doğru bir söz vardır:

"Kıroyum ama, para bende" diye. İşte durum da tam da bu.

Rusya, ekonomik ve siyasi bir süreçi yöneterek ülkeyi kalkındırıp dünyada sayılı bir yere getirmek isterken, bu durumdan rahatsız olan ABD'yi arkasına alan, hatta onun oyuncağı olmayı kabul edip bağımsız bir tavır sergiliyor imiş gibi yapan Ukrayna karşı karşıya. Tam da bir "Kramer, Kramer'e Karşı" filmi gibi.

Kişiler yaşanmışlıkları, çevresinden alacağı bilgi ve öğütlerden ders alır ve uygularlar. Devletler ise, hafızalarından ve bilimsel süreç analizlerinden, dünyayı okuyan uzmanlardan yararlanırlar.

Çok üzgünüm ki, yıllarca "devlete sahip çıktığını" savunan sağ kesim, bu kez özellikle AKP iktidarı ile, devletin kurumları ile birlikte hafızasını da yok etti, attı.

Bir zamanlar, ne istediyse verdikleri "Hoca Efendileri" tarafından 15 Temmuz 2016'da "yapılan darbe girişimi" ile "uyanan" iktidar, bu kez kuruyu yakmadan, yaşları yakarken; birden "kurularında yanması" gerektiğini fark etmesi ile her gün "operasyon"dan geçilmiyor.

Aslında bu ülkenin sorunu da, çözüm bulanları da, çok garip. "Acemi nalbant gavur eşeğinde öğrenir" gibi, deneyip yanılmakla meşguller. Çözümleri ise daha enteresan. İşine son verilen "Acemi Nalbantlar"ın ürettikleri ile iktidar alternatifi muhalefet profilindeler.

Gerçekten çok enteresan bir ülkeyiz.

2021 yılı Ocak ayı mazot fiyatı yaklaşık 6.50 TL iken,

2022 yılı Ocak ayı mazot fiyatı yaklaşık 15.00 TL.

Dolar ise, 2021 Şubatta 7.395 TL, 2022 Şubatta ise 14.161 TL.

Artık toplantılarda da sık sık konuşulur olmaya başladı. Bir Mahalle Marketi bile deneyimli kasiyer, satış elemanı ararken, "Devleti bilmeyenler" ile Devlet Yönetmeye kalkışan"ların açtıkları yaralar daha çok canımızı acıtacak gibi, ey halkın neden duymaz görmezsin?.

İktidar, kendi burjuvazisini yaratacağım derken halkın ve devletin elinde avucunda ne var ise aldı, Muhalefet ise, "fil tarifi" yapmakta.

Tam fıkralık. Laf uzar ise uzasın anlatmadan geçemeyeceğim.

Çocuk "SİYASTİN" ne olduğunu merak eder ve Babasına sorar.

Baba, siyaset nedir?. Adam düşünür, sonunda bir anlatı yolu bulur.

Bak oğlum, bu eve parayı kim getiriyor? Sen, der oğul. İşte ben Kapitalist Sistemim. Evin alışveriş dahil genel işleyişi ile kim ilgileniyor. Annem, der oğul. İşte Annen de Hükümet. Peki, küçük kardeşin ile kim ilgileniyor, Dadısı der oğul. İşte Dadı da İşçi. Kardeşin de gelecek ve Sen de Halksın. Bu işleyişi organize eden sürece de, Siyaset denilir.

Gece olur herkes yatar, ama küçük kardeş uyanmış ağlıyordur. Oğlan, Annesine gider, uyandıramaz. Dadısına gider, o da odasında Babası ile yatakta uygunsuz halde. Çaresiz yatağına gelir ve düşünür.

Kapitalist sistem, işçiyi yatağında sömürüyor. Hükümet derin uykuda. Gelecek ise, bok içinde debeleniyor, Halk da aval aval bakıyor.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER